Vakit Geldi

Ekranda, grinin tonlarına boyanmış devasa bir hipermarket görünüyor. Apaynı raflara dizilmiş, hepsi birbirini andıran ürünlerin arasında alışveriş yapan, donuk insanlar… Bir alışveriş sepeti kasaya yaklaşıyor ve sahibi görünmeyen eller marifetiyle boşaltılıyor. Sahibi görünmeyen başka eller malların barkodlarını okuturken…

Birden ön planda Sean Connery beliriyor, arka planda her şey altüst olmaya başlıyor. Raflar yıkılıyor, mallar, müşteriler değişiyor, renkleniyor. Bir önceki sahnedeki görevlilerin yerini, her biri kendi hesabına girişimci olan bir yığın renkli, sempatik insan alıyor. Crédit Agricole’un bütün Avrupa’yı hedef alan reklamında Connery, “Yeşil Bankacılığın vakti geldi” diyor.

Nihat Genç reklamı görmüş müdür, bilmiyorum. Görse, kendisinin bir dergiye verdiği mülakatta “Migros kapitalizmdir, Kapalı Çarşı hür teşebbüs” dediğini hatırlar mı, onu da bilmiyorum. Ama ben hatırladım.

İşin ümit verici yanı şu: Demek ki reklamı televizyonlarda, sinema salonlarında seyredecek, gazetelerde ve diğer ortamlarda okuyacak olanların, yani hali vakti yerinde Avrupalıların Kapalı Çarşılarını, bakkallarını, manavlarını özlediklerini ölçmüşler. Eğer böyle bir hasreti tespit etmiş olmasalar, bunca parayı böyle bir reklam kampanyasına yatırmazlardı.

***

Nihat Genç haklı. Bugün hür teşebbüsün, serbest rekabetin önündeki en ciddi engelin kapitalizm olduğunu söyleyebiliriz. Kapitalizmin ardındaki zihinsel kod, sadece ticaret, bankacılık veya hatta sınaî imalat alanında değil, her alanda rekabeti ve hürriyeti tehdit ediyor. Mesela İzmir’in, İstanbul ile rekabet edemez hale gelmesine yol açan da aynı kod.

Altay, üç İstanbullu ile rekabet edemiyorsa, bu, üç İstanbullunun daha iyi yönetilmeleri, daha verimli işlemeleri sayesinde olmuyor. Delil lazım mı? Ulusoy’un yerini rahmetli Hasan Doğan’ın, ne pahasına olursa olsun performans beklentisinin yerini oyunun kurallarına biraz daha saygının almasından beri, yani iki sezondur hakemler biraz daha insaflı düdük çalıyorlar. Neticede, üç otuz paraya kurulmuş olan Sivasspor, geçen sezon iki İstanbulluyu solladı. Bu yıl Bursaspor ve Kayserispor zirvede kendilerine yer buluyorlar.

Eğer bu düzen bundan otuz yıl önce hayat bulabilseydi, Eskişehirspor, Altay, Göztepe bugüne kadar defalarca şampiyon olmuş olacaklardı. Ve iddia ediyorum, Türkiye’nin kulüpleri de bugüne kadar defalarca Avrupa’da yarı final, final oynamış olacaklardı.

Dünyanın en büyük derbileri klasmanında yer beğenemedikleri Fenerbahçe-Galatasaray derbisi, bundan birkaç yıl önce, İstanbul’da Olimpiyat Stadını dolduramadı. Daha eskilerde, ikinci ligin son haftasında, hangisinin birinci lige terfi edeceğini tayin edecek olan Göztepe ile Karşıyaka arasındaki İzmir derbisi, seksen bin seyirciye oynanmıştı. En az kırk bin kişi de dışarıda kalmıştı.

Her konuda benzer şeyler söylenebilir. Banka merkezleri, İstanbul finans işlerine çok uygun bir demografiye, geleneğe, coğrafyaya sahip olduğundan İstanbul’a taşınmıyor. F1 pisti için de en uygun şehir İstanbul değildi. Ama hakemler öyle istedi, istiyor.

Cemalettin N. TAŞCI

Politik•a•politik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin