Yağmur Değil ki…
Erdoğan, “Türkiye’nin yönetim sistemi değişmiştir” buyurmuş. Yapılması gereken, beyefendiye göre, bu fiili durumun hukuki çerçevesinin yeni bir Anayasa ile netleştirilmesiymiş. Yani ben şimdi girsem sizin banka hesabınıza, ne var ne yoksa kendi hesabıma aktarsam, sonra da desem ki “bu fiili durumun hukuki çerçevesini netleştirmek lazım”…
Laf işte.
Yıllardır lafa benzemez –mantığı çoktan geçtim– hiçbir ahlaka sığmaz lafları dinleyip duruyoruz. O lafların arkasına payanda yapılan küstahlıklara, hadsizliklere katlanıyoruz. “Kardeşim Cumhurbaşkanını halkın seçmesini isteyebilirsin, amenna, ama o vakit yeni şartların gerektirdiği hukuki düzenlemeleri yapmış olmalıydın” demişliğimizi de hatırlatmayalım haydi. Hatta vaktinde yaptığın düzenlemenin hukuki altyapısının eksik olduğunu –anlaşılan o ki– senin de kabul etmiş olduğunu, şecaat arz edeyim derken sirkatini söylediğini de yüzüne vurmayalım. Ama…
“Hem buna engel olup, hem de ‘Cumhurbaşkanı her şeye karışıyor’ demek, yağmur altında yürürken ıslanmaktan şikâyet etmekten farksızdır” derken yüzüne yerleştirdiğin o muzır gülümseme yok mu, işte o bardağı taşırıyor.
Anlamayacağını biliyorum ama ben yine de anlatmaya çalışayım.
“Bu ev darbeci akıllarla yapılmış biçimsiz bir inşaat, tadilat gerekiyor” dedin. “Yok, tadilat yetmez, sen yenisini yap” dedik. “Vakit yok, şimdilik bununla yetin” dedin. Vakit çoktu da senin gönlün yoktu, anladık. “İyi de evin en problemsiz yeri çatısı, tadilat listesine onu niye ekledin ki” dedik. “Yersen” dedin.
Yani ortada yağmur altında yürümek gibi bir hal yok. Oturduğumuz yerde üzerimize bir şeyler yağıyor ve o da yağmura benzemiyor. Üzerimize işiyorsun ve çatı niyetine inşa ettiğin şey de bizi muhafaza etmiyor.
***
Utanması olmayana “bu yaptığın ayıp” demenin manası olmadığı aşikâr. Kafatasının içindeki seyrek nöronlar nadiren ve kazara kontak yaptığında “ay bana bir haller oluyor, galiba yine zekâma küşayiş geldi, her yıl her yıl ne oluyor böyle” diye coşanlara da “zekâ öyle bir şey değil” demenin manası yok. Adamda zekâ yoksa nereden bilsin zekânın nasıl bir şey olduğunu? Suç onda değil. Suç, adama “ay hakikaten her yıl da olmaz ki, ne kadar zekisiniz, ne kadar akıllıca buyurdunuz” diye yaltaklanıp, meydan açanlarda.