Yine Meslek Liseleri
Okul sadece bir kitle imalat teknolojisi değil, aynı zamanda stoka imalat yapan bir teknolojidir. Eski zaman fabrikaları gibi yani. İyi kötü bir üretim planlaması yapar, bu plana göre üretirdiniz. Ürettiğinizi stoklara yığardınız. Eğer talep arzdan kâfi miktar büyükse, çok da sıkıntı çekmezdiniz. Pazarlamacıların stokları eritme hızı, sizin üretim hızınıza aşağı yukarı denk olurdu. Kısacası, siz neyi imal etmeyi biliyorsanız onu imal eder dururdunuz. Müşteri düşünsün. Beğenmezse bir beğenen, sizin ürettiğinizin vasıflarına razı gelen, nasılsa bulunurdu.
Çoktandır, neredeyse hiçbir alanda hal böyle değil. Genellikle arz talebin çok üstünde. Dolayısıyla müşterinin seçici davranma lüksü var. Dolayısıyla da, imal etmeyi bildiğiniz lüzumsuz bir ürünü imal etmeyi sürdürüp duramıyorsunuz. Evet, birçoklarının hoşuna gitmiyor değişen şartlar. Dişe dokunur bir şey yapmadan pazardan hisse aldıkları günlere hasret duyanlar devasa bir komplo olarak yorumlasalar da, esnek imalat, sipariş üzerine imalat gibi birçok kavram girdi üretim yönetimine. Üstelik çok yıllar önce.
Mal piyasasındaki eğilimlerin benzerleri işgücü piyasasında da geçerli. İşgücü piyasasında da arz talebi çok aştı. Ayrıca, son otuz yılda, insanlığın bütün tarihinde yarattığından daha çok sayıda meslek yaratıldı. Bir o kadarı da mevta oldu. Öyle meslekler var ki, parlak birkaç yıldan sonra tarihe karıştı. Neyin meslek lisesini açıyorsunuz? Siz branşın müfredatını hazırlayamadan meslek tedavülden kalkıyor.
Münferit bir takım işlerden mi söz ediyorum? Elbette hayır. Bu yıl yükseköğretimi tamamlayan her on gencin muhtemelen dokuzu, hatta daha çoğu, hayata atıldığı meslekten emekli olamayacak. Hal bu. Dünya değişti. Ve lakin muhteremler dünyanın değişmesinden şikâyet dualarını kâfi sıklıkla ve kâfi yükseklikte bir sesle tekrarlarlarsa, eski güzel günlerin avdet edeceğine inanmayı sürdürüyorlar.
Önce şunu hatırlatayım: Eski günler pek de güzel değildi. Olsaydı bile artık ihya edilmeleri mümkün değil. Sonra tekrarlayayım: Okul, sanayi toplumunun ihtiyaçlarını karşılamak üzere, sanayi toplumunun felsefesiyle örgütlenmiş bir teknolojidir. Endüstri sonrası toplumun ihtiyaçlarına göre değil yani. Uzun süredir toplumun meslek edindirme ihtiyacının büyük bölümü okul dışında, çoğu zaman kendiliğinden, bölük pörçük karşılanıyor. Okullar kötü yönetildiğinden değil, okulun teknolojisi mevcut ihtiyacı karşılamaya uygun olmadığından.
Türkiye’nin meselesi okullarında yeterli meslek eğitimi veremiyor olması değil. Türkiye’nin meselesi, eğitimin teknolojisini yenileyemiyor olması. Sadece olağanüstü gelişmiş olan iletişim teknolojilerinin eğitim amacıyla seferber edilemiyor olmasından söz etmiyorum. Sipariş üzerine eğitim, esnek eğitim gibi kavramları geliştirememiş olmamızı da kastediyorum.
Eğitim alanında okulun teknolojik sınırlılıklarından kaynaklanan sıkıntılar herkesi ırgalıyor ama Türkiye’de ekstra bir sıkıntı daha var. Herkes herkesi biçimlendirmeye hevesli olduğundan, okul da bu işin enstrümanı olduğundan, kimse okulu yenilemeyi hayal bile etmiyor. Herkesin ilk hedefi, okulu ele geçirip, herkesi kendi istediği kalıba sokmak. Yani bakmayın siz meslek lisesi duası edip duranlara. Çoğunun derdi, kendi saflarına katamayacakları çocukları meslek lisesi şekeriyle oyalamaktan ibaret.
Cemalettin N. TAŞCI