Yoksulluğun Çaresi
Bugün sahaya çıkıp ahaliye en önemli problemlerinin ne olduğunu sorsanız, alacağınız cevap, açık farkla, işsizlik ve yoksulluk çıkar. O halde seçmene “boş verin laikliği ve demokrasiyi, siz işsizliğe ve yoksulluğa bakın” demek, muhalefet açısından doğru bir stratejidir, diyebilir miyiz?
Diyemeyiz.
İnsanların karınları aç olsa bile demokrasi filan gibi kavramlara hassastırlar, ama işin bu yanını geçelim. Aynı deneklere sorun bakalım, memlekette yoksulluğun çaresi üretilebilecekse, bu çareyi üretmeye yakın olan parti hangisidir? AKP mi, CHP mi, MHP mi? AKP açık ara diğerlerinden önde çıkacaktır.
Dikkat isterim, deneklerin haklı olup olmadıklarını sorgulamıyorum. Yani AKP’nin yoksulluğa çare üretmek konusunda CHP veya MHP’den daha yüksek performans gösterebileceğini iddia etmiyorum. Sadece deneklerin kanaatinin böyle olduğunu söylüyorum.
Bu şartlar altında, ya denekleri sizin ekonomik performansınızın daha yüksek olacağına ikna etmeniz gerekir —ki bu hem ince ayarı çok iyi yapılmış hem de çok yoğun bir kampanya gerektirir. Veya ettiğiniz her laf rakibinize yarayacaktır.
***
Terör problemini çözmek için Güneydoğuya fabrika kurmaktan söz ettiğinizde, muhtemel iktidarınızın ekonomik performansını zaten itiraf etmiş olursunuz. Bir yerlerden maaş alan düzenli ve sabit ücretliler belki bu bayat fikri çok parlak bulabilir. Ama onların çoğu zaten sizin seçmeniniz ve çok da kalabalık olmadıkları sandık neticelerinden malum.
Diğerleri, yani evine üç beş kuruş götürmek için birilerinin satın almaya gönüllü olabileceği mallar veya hizmetler üretmeye çalışanlar, ekonominin nelere, ne kadar hassas olduğunu bilirler. Diyarbakır’a yapılacak ve rantabl olmayacağı daha baştan belli olan fabrikaların çalıştırılması için, demek ki, kaynaklar verimli olmayan alanlara kaydırılacaktır. Bu da, düzenli gelir sahibi olmayanların canının daha da fazla yanacağı manasına gelir.
***
Malatya’da kayısı, Giresun’da fındık, Mersin’de künefe muhabbeti de sizin sadece memleketin değil, ekonominin gerçeklerine ne kadar bigâne olduğunuzun delili. Malatyalı kayısıyı daha iyi şartlarla satmayı ister. Çünkü çocuğunun eğitimi için daha çok kaynağa sahip olmayı arzu eder. Yoksa, bilir ki kayısının istikbali yok. Oğlunun, kızının kayısı üretmek ve işlemek zorunda kalmaması, adamın asıl hayalidir.
Yani, “Memleketin yoksulluğuna kim çare olabilir” diye sorsanız deneklerden alacağınız cevaplar o kadar da sebepsiz değil. Onlara lazım gelen ipuçlarını bizzat siz veriyorsunuz. Sonra sandıklar açılıyor ve ağlaşmaya başlıyorsunuz, “bu Giresunlular ne kadar ahmak, fındığın iktisadi kıymetini yerle yeksan ettiği halde AKP’ye rey verdiler” diye.
***
CHP’nin müktesebatında iktisadi büyüme diye bir şey yok. Ama gelir adaleti diye bir şey var. AKP’nin büyüme sağlayacağı ne kadar mesnetsiz bir efsane ise, CHP’nin eşitsizliği hafifleteceği de aynı ölçüde mesnetsiz bir efsane. Ama var. Diyarbakır’a fabrikadan, kayısıdan, fındıktan filan söz etmeden, geliri daha adil bölüşmemiz lazım geldiğini söyleseydiniz, aşırı büyümüş gelir uçurumundan karnı ağrıyıp duran memlekette bir karşılık bulabilirdiniz.
Bana inanmıyorsanız sordurun bakalım anketörlere, denekler bölüşüm adaletsizliğinden ne kadar müştekiler ve bu şikâyetleri hafifletmeyi kime yakıştırıyorlar…
Cemalettin N. TAŞCI