Yokuş Aşağı

Spielberg’in The Duel adlı televizyon filmini, TRT 2’de, olmayacak şartlarda seyretmiştim. Filmi seyredenler hatırlar, kendi otomobiliyle uzun yola çıkan bir pazarlamacı, şoförünü hiç görmediğimiz bir kamyon tarafından taciz edilir. “Yahu uzatma işte, adam eğlence arıyor, çek bir benzinciye biraz oyalan, herif çekip gitsin” diye geçer içinizden. Pazarlamacı sizi duymuş gibi çeker bir benzinciye. “Eh, herhalde gitmiştir” diye yeniden yola düştüğünde görürüz ki, kamyon az ileride onu beklemektedir. “Sap bir yan yola” dersiniz, az sonra pazarlamacı öyle yapar. Kamyon da peşinden sapar. Filan…

Filmin bana, başka herhangi bir şeyin anlattığından daha iyi anlattığı şuydu: Tehdidi tahlil edip bir tedbir alırız. Tedbir kısa kalır, tehdit büyür. Durumu yeniden tahlil eder, yeni bir tedbir alırız. O da kısa kalır, tehdit daha da büyür. Her defasında böyle olur. Sanki masanın üzerinde yuvarlanmakta olan bir kalemi tutmak için hamle yapmışsınız, eliniz kalemin önüne geçememiş de kaleme dokunmuş, onu hızlandırmış, sonra bir hamle daha yapmışsınız, yine çarpmış ve daha da hızlandırmışsınız gibi…

Dünya böyle.

Gezi direnişi sırasında, çoğu AKP’li bir grup Ankaralıyla, Ankara’nın kıyılarındaki bir villada sohbet ederken bu filmi anlattım ve dedim ki: “Benim tanıdığım Erdoğan tam da böyle davranacak, tedbir niyetine yaptığı her hamle tehdidi büyütecek. Bundan böyle artık dikiş tutmaz.”

Bence iki yıldır olan budur.

İki yıl öncesinin ruh halini, ne kadar uğraşsanız da kafanızda yeniden canlandıramayacağınıza eminim. Yardımcı olmaya çalışayım: Erdoğan’ın çizgisi kararlı bir biçimde yükseliyordu. Oylarını artırmak için sesini kaybedecek kadar çalışması, teamülleri çiğneyip sistemi aşırı zorlaması filan gerekmiyordu. Yandaşlarına kalırsa ölene kadar memlekete vaziyet edecek, hasımlarına göre de memleketi satsa hesap sorulamayacaktı.

“Memleketin tamamı benim, şu tuhaf Gezi Parkı da benim olmayıversin” dese, “yüce gönlümden koptu, mülkümden Gezi Parkını da onun için sabahlayan gençlere hediye ettim” deyiverse, bu gece heyecanla izlediğiniz rakamlar bambaşka şekilde zuhur edecekti. Ama kontrol saplantısı, güç zehirlenmesi böyle bir şey. Okyanus sizin olsa, garibin elindeki bardaktaki suda kalır gözünüz.

Sonra da gözünüzü çıkarmaktan başka şansı kalmaz başkalarının.

İki yıl önce “bundan sonrası yokuş aşağı” demiştim. Her şey o kadar kontrol altında görünüyordu ki, “nasıl olacak” diye sormuşlardı. Hep sorarlar. Her defasında bilmediğimi söylerim. Çünkü orada bir yokuş görüp de yapmıyorum tahminimi. Zaten yokuş da yok. O yokuşu Erdoğan, başlangıçta da ima ettiğim gibi, kendisi yaptı. Benim tahmin ettiğim yegâne şey, onun yuvarlanacağı bir yokuşu yapacak kıvama geldiği idi.

Şimdi…

Memleket bir seçim yaptı. “Sonuçlardan memnun musun” diye sordu kardeşim. Ben memnun olsam ne, olmasam ne? Benim işim, ortaya çıkan neticeden neyin hâsıl olacağını anlamaya çalışmak. Gönül arzu ederdi ki, seçime giren partilerin herhangi birinin başkanı olmadığı için, bu seçimi tartışırken Erdoğan’dan söz etmek zorunda kalmayalım. Ama bize bunu çok gördü. Devlet kesesinden ihale verdiği müteahhitlere beslettiği, gazeteci kadrosundan beslenen arsızlar televizyon ekranlarından utanmadan “sizde Erdoğan kompleksi var” filan diye üste çıkmaya çalışsalar da, meselenin Erdoğan kompleksiyle filan alakası yok. Erdoğan —ve onun gazeteci kadrosundan beslettiği mahlûkat— seçimi, Erdoğan’ın şahsi meselesi haline getirdiler. Orada kalmadı, kalmayacak. Bundan sonrası da Erdoğan’a endeksli. Şimdi, “sandık da sandık” diye tutturup durmuş olan adam, sandık neticelerini metanetle kabullenip, efendi gibi Cumhurbaşkanlığı çizgisine gerilemeyecek.

Dolayısıyla bundan sonra memlekette ne olacağı, Erdoğan’ın yarından itibaren ne yapacağına bağlı olarak şekillenecek. Bana kalırsa, ne yapacağı konusunda bir tek güvenilir tahmin yapabilirim: Teamülleri iplemeyerek, akla sığmaz hadsizlikler sergileyecek. Eğer karşısında, bugüne kadar olduğu gibi, karşı hamleyi yapabilecek bir tek aktör bulamazsa, memleketin vay haline…

Biri çıkarsa? O vakit de Erdoğan’ın vay haline…

Politik•a•politik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin