1632’de Londra’da

Bir rapora göre 1632 yılında Londra’da 9535 kişi ölmüş. Bir mukayese imkânı sağlasın, kabaca o dönemin Londra’sının iki katından fazla nüfusu olan Eskişehir’de, 2022’de 6409 kişi hayatını kaybetmiş. (Unutmamak gerekiyor, 2022 Eskişehir’inin yaş ortalaması 1632 Londra’sınınkinden bir hayli yüksek.)

Londra’da 1632’de ölenlerin 2268’i “bebek ölümü” olarak kodlanmış. Anne sütü yetersizliği gibi sebeplerle ölen 7 bebek ve 445 ölü doğum bu istatistiğin dışında. İlaveten 171 kadın da doğum sırasında hayatını kaybetmiş. Dört kalemi toplarsak ölümlerin yüzde 30’undan fazlasına ulaşıyoruz.

Bebek ölümlerinden sonraki en yüksek hisse, 1797 ölümle, tüberküloza ait. Onu 1108 ölümle ateşli hastalıklar takip ediyor. 628 kişi de yaşlılıktan ölmüş —bugünkü anlayışla o kadar da yaşlı olmadıklarını tahmin edebiliriz. Sonra 531 ölüme sebep olan çiçek alıyor sırayı.

1632 yılında Londra’da 18 kişi idam edilmiş, 15 kişi intihar etmiş, 10 kişi vahşi hayvanlar tarafından öldürülmüş, 7 kişi cinayete kurban gitmiş, 6 kişi de sokakta, açlıktan ölü bulunmuş. Eh, kimseyi idam etmiyoruz hanidir. Ettiğimiz dönemlerde de yaklaşık 350 000 kişinin 18’ini bir yılda etmiyorduk. İntihar konusunda bugün daha berbat durumda olabilir miyiz? OECD ortalaması, yüz bin ölümde 10,25 iken Türkiye’de 2,83’müş. 1632 Londra’sının istatistiğini yüz bin ölüme oranlarsak, 157 çıkıyor. Eh, 157 yerine 10 da çok başarılı bir performans. Cinayet konusunda da durum benzer. 1632’de Londra’da nüfus başına yüzde 0,073 kişi cinayete kurban giderken, 2023 Türkiye’sinde bu oran yüzde 0,003 —yani Türkiye’de Londra’nın 27’de biri.

Listedeki birçok başka ölüm sebebi gibi dizanteri, kızamık, çıban, sıtma, sarılık, parazit, bademcik iltihabı, suçiçeği filan gibi şeyler çoktandır ölüm sebebi değil.

Kendi hesabıma en ilginç istatistiği en sona sakladım. Bir yılda 470 kişi dişlerinden kaynaklanan sebeplerle hayatını kaybetmiş. Geçtiğimiz yaz, ağzıma iki implant yaptırmak için diş hekimi koltuğunda yaklaşık bir buçuk ay geçirdim. Bütün bu süre boyunca hizmetime sunulan her türlü teknoloji, aklıma hep “eskiden bu işler nasıl oluyordu” sorusunu getirmişti. Altmış yıl önceki teknolojiyi biliyorum ve bende silinmez kötü hatıraları var. Hatta otuz yıl öncekilerin bile… Ama o berbat teknolojilere dört yüz yıl öncekilerin nasıl minnet duyacakları, Londra’daki ölüm istatistiklerine bakarak kolayca tahmin edilebilir.

Bence bu dönemde yaşamaya minnet duymak için yeterince sebep var. Bugün size katlanılmaz gelen dertlerinizi işitseler, sadece dört yüz yıl önceki Londralılar değil yakın tarihe kadar dünyanın dört bir yanında yaşamış milyarlarca kişi boğazınızı sıkabilirdi.

Add a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Politik•a•politik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin