Darwin’i Nasıl Bilirsiniz?
Geçen ay Bilim ve Teknik’in kapağına uygulanan sansür vesilesiyle bir defa daha gördük ki, Darwin adını insanlık tarihinden silmek için akla gelmeyecek şeyler yapmaya hazır cengâverlerimiz var. Karşılarında da Darwin’i onlara yem etmemeye yeminli cengâverlerimiz mevzilenmiş. İşbu yazı, cenk meydanında boy göstermeye gönlü olmadığı halde, taraflardan birini tercih ve teşyi ederek eğlenmeye çalışan seyirciler için yazıldı.
Başlamadan önce belirtmekte fayda var: Evrim teorisi, bence, insan türünün yeryüzündeki göz kamaştırıcı başarılarının arasında en müthiş, en gurur verici olanıdır. Evrim düşüncesi gerçi çok eski bir tarihe sahiptir, lakin teorinin Darwin adına tescil edilmesine ses çıkarmayabiliriz. Ancak şu hususta mutabık kalmalıyız: Evrim teorisi Darwin’in kendisi tarafından tahmin bile edilemeyecek istikametlerde değişmiş, yani evrim geçirmiştir.
Evrim teorisi, eğer sadece biyolojik türlerin serencamını açıklıyor olsaydı bile muazzam bir bilgi sistemi olarak kabul edilmeyi hak edecekti. Ama çok daha fazlasıdır. Maddi âlemin Büyük Patlamadan bu yana geçirdiği dönüşümü evrim terimleriyle açıklamak, hanidir, bir fantezi olarak görülmüyor. Sosyal sistemlerin evrim teorisinin yardımı olmadan anlaşılamayacağı zaten çoktandır kabul ediliyor.
Memleketin dininin muhafızlığına kendi kendilerini atayanların Darwin adını duyar duymaz teyakkuza geçmelerinde, her şeye rağmen, anlaşılır bir yan var: Uzun süredir kendi aklıyla düşünmeyi unutmuş olan bizler, Darwin’i ithal ederken, Darwin’e Hıristiyanlıktan yönelen itirazları da ithal ettik. Hıristiyan itirazlarının İslam açısından da cari olup olmadığını araştırmak konusunda, benim bildiğim kadarıyla, dişe dokunur bir çaba da harcanmadı Türkiye’de.
Darwin’in sansürlenmesine tepki olarak ortalığı ayağa kaldıranların tutumları ise anlaşılır gibi değil. Çünkü bu mevzide yer alanların dünya karşısındaki tutumlarının evrim teorisi ile zerre kadar akrabalığı yok. Evrim teorisi, en azından bugün ulaştığı haliyle, dünyayı kavramakta sorgusuzca istihdam ettikleri pek çok kavramı tedavülden kaldırdı. Yerimiz, bu kavramların listesinin çıkarılmasına bile yetmez. Biz, iyisi mi, şimdilik sadece birinin üzerinde biraz oyalanalım.
Evrim teorisi birçok şeyin yanı sıra şunu da der ki, türlerin biri diğerlerinden daha ileride filan değildir. Yani mesela arılar karıncalardan daha ileride değildir. Yani, dolayısıyla, karıncalar evrimleşip arı filan olacak değildir. Türkler de evrimleşip Fransız olamaz.
Medeniyetlerin aralarında bir gelişmişlik farkı olduğu, geriden gelenlerin öndekilerin ayak izine basarak yol alacağı, daha Fransız İhtilalinden önce, Avrupa entelektüelleri arasında yaygın bir kanaatti. Tartışılan husus, geriden gelenlerin öndekilerin yolunu izlemesi amacıyla, öndekilerin zor kullanmasının meşru olup olmadığıydı. İhtilalden bir süre sonra tasfiye edilen Condorcet mesela, zor kullanmaya lüzum olmadığını, tarihin tabii akışı içinde Cezayirlilerin Fransa modeline yakınsayacağını iddia ediyordu.
Türkiye’nin önüne bir model koyup, ülkeyi yüz yılı aşkın süredir arkasından bu modele doğru iteleyip duranlarımız, Darwin’in sansürlenmesinden de fena halde mustaripler. Ancak farkında olmadıkları bir şey var: Evrim teorisi son kırk yılda öyle bir yol izledi ki, bugün evrim teorisine biraz hürmeti olan herhangi biri, herhangi bir kompleks sistemin, mesela toplumların, bir modele göre dönüştürülemeyeceğini bilir. Darwin’i, ona karşı cihat ilan etmiş olanlardan müdafaa etmek isteyenler varsa, dolayısıyla, yapmaları gereken ilk şey evrim teorisinin bugün ulaştığı hali anlamaya çalışmaktır.
Ayrıca, evrim teorisini anlamaya çalışmak, insanları ve toplumu bir modele göre tanzim etmeye çalışmaktan daha mütevazı ama daha cazip bir meslektir. Bir defa, başkalarına zarar vermemiş olursunuz. İkincisi, kendinize bir iyilik yapmış olursunuz. Nihayet, toplumları tanzim etmek, insanlığın birkaç yüzyıldır yaşadıklarının da gösterdiği gibi, neticesiz bir faaliyettir, hâlbuki Darwin’i anlamak mümkündür.
Cemalettin N. TAŞCI