İnce’nin İşleri

Muharrem İnce adaylıktan çekildi. Muhalif seçmende bir ferahlama ki, sormayın gitsin.

Peki… Bu ferahlama ne kadar makul, ne kadar haklı?

Siyaseti sahnede gördüğü aktörler üzerinden okuyanlar, Muharrem İnce’yi “de” ciddiye alınacak bir şey olarak değerlendiriyorlar/dı. Hâlbuki esas siyasi özne İnce’ye oy verecek olanlardı. Anketlere göre bir ara yüzde 10’un üzerine çıkmış, şimdilerde yüzde 2’lere düşmüş olan bir kesimden söz ediyoruz. Anketleri çok güvenilir bulmuyorum ama bir ara İnce’nin sahiden yüzde 10’un üzerinde bir desteğe sahip olduğunu, eğer adaylıktan çekilmeseydi 14 Mayıs’ta da yüzde 2-3 civarında bir oy alacaktı olduğunu tahmin ediyorum.

Kimlerden müteşekkildi o yüzde 10? Nereye gittiler? Kalanlar ne yapacak? Bütün bu sorulara zerre kadar alaka göstermeden, “İnce yüzünden ikinci tura kalıyor, İnce gittiğine göre ilk turda bitecek” akıl yürütmeleri beni fena halde şaşırtıyor. Bence sizi de şaşırtmalı.

Önce şunu işaret etmekte fayda var herhalde. İnce’nin adı ve suratı oy pusulalarında yer alacak. Yurt dışında kullanılmış olan oy pusulalarında yer aldı ve —en azından Almanya’da yapılan sandık sonrası araştırmalara göre— yüzde 2 civarında tercih edildi. 14 Mayıs’ta Türkiye’deki sandıklarda da, bahse girebilirim ki, yüzde 1 civarında tercih edilecek. Mevzuat icabı, bu reyler “sayılacak”. Yani “İnce çekildiğine göre, İnce’ye verilmiş olan reyler dışındakilerin yüzde ellisi” diye yapılmayacak hesap.

Esas meselemiz ise başka. Bir ara İnce’ye oy vermeyi düşünmüş olup da geçtiğimiz bir ay içinde caymış olan, muhtemelen 8-10 civarındaki oy nereye gitti? Kimdi onlar? İnce’nin kendisi için çizmeye çalıştığı “mavi gözlüye âşık” hikâyesine inanmış, “mavi gözlüye âşık” insanlar mıydılar? Yani Atatürkçü, Kemalist, ulusalcı insanlar mıydılar? Eğer öyle idiyseler, İnce’den ümidi kestiklerinde, otomatik olarak Atatürk’ün partisine mi yönlendiler? Eğer öyle olduysa, son bir ayda Kılıçdaroğlu’nun oylarında öyle 8-10 puanlık bir artış neden yansımadı anketlere?  

İlave olarak… Şu son bir ayda İnce’den uzaklaşmış olanların yönelimlerini bilsek, geriye kalan 2-3 puanın —İnce’nin adaylıktan çekilmesiyle birlikte— nasıl davranacağına ışık tutabilir mi bu bilgi? Herkes giderken, işlerin yolunda gitmediği aşikâr görünürken ısrarla kaleyi muhafaza edenler, gitmiş olanlarla benzer midir? İlla gitmek zorunda kalırlarsa daha önce gitmiş olanların peşinden mi giderler, yoksa “ihanet etmiş olanların” tersi bir istikameti mi tercih ederler?

Devam etmeden belirteyim, Kılıçdaroğlu’nun seçimi ilk turda alacağını düşünüyorum. İnce yüzde 10 civarında oy alsaydı da seçimin ilk turda Kılıçdaroğlu lehine bitecekti olduğunu düşünüyorum. Çünkü sandık sonuçlarının aritmetik bir mesele olmadığını, kimya olduğunu düşünüyorum. Aritmetik ile kimya arasındaki farkı bilmeyenlere anlatmak da benim kapasitemi aşıyor. Dolayısıyla bu mevzulara girmeyeceğim.

Lakin…

Tekrar işaret edeyim. İsteyen kamuoyu araştırmalarında ilan edilen sayıların seyrine, isteyen etrafındaki atmosfere baksın, herhalde teslim edecektir ki, İnce’nin oylarının erozyona uğradığı dönem boyunca Kılıçdaroğlu’nun beklenen oy oranında kayda değer bir yükselme olmadı. Erdoğan’ınkinde ise oldu. İnce’nin “bana oy vermezlerse Erdoğan’a verecekler” geyiğini ısıtıp pazarlamak derdinde değilim. İşin gerçeğinin “İnce uymadı, biz yine Erdoğan’a gidelim” şeklinde olduğunu da düşünmüyorum. İnce’ye oy vermeyi düşünenlerin bir bölümü, büyükçe bir bölümü Oğan’a yöneldi. Bir bölümü sandığa gitmemeye karar verdi. Bu arada sandığa gitmeyecekti olanların bir bölümü sandığa gidip Erdoğan’a oy vermeye karar verdi. Filan. Karmaşık (kompleks) reaksiyonlar bunlar, öyle ilkokul aritmetik bilgisiyle anlaşılacak şeyler değil.

Karmaşık kimyasal reaksiyonları “deprem oldu, İnce iyi performans gösterdi, yüzde 10’u geçti” filan basitliğinde kavrayanlar görmezden gelseler de —veya daha kötüsü, bizi bu masala inandırmaya çalışsalar da— olay öyle gerçekleşmedi. Memlekette Erdoğan’dan fena halde yorulmuş geniş bir kesim var ve pandemiden bu yana hem yorgunluk hızla ağırlaştı, hem yorgun kesim hızla genişledi. Muhalefetin içinden, bu yorgunluğu siyasete transfer edebilecek bir oyuncu çıkmadı. Yorgun kesimler kendi siyasetlerini ürettiler, kendi oyuncularını çıkarmaya çalıştılar.

Toplumun kurmaya kalktığı oyun, başta Kılıçdaroğlu ve Akşener olmak üzere, sahneye büyük ümitlerle çıkmış olan Babacan ve Davutoğlu’da dâhil herkesi tehdit ediyordu. Dolayısıyla hepsi bir araya gelip bir oyun kurdular. İmamoğlu ve Yavaş siyasi elitlerin kurduğu oyunu bozmayınca/bozamayınca, yani müesses nizama ortak olmayı tercih edince, toplumun yorgun kesimleri de “Erdoğan gitsin de, sonrasına sonra bakarız” diyerek Kılıçdaroğlu ve çetesinin oyununa rıza gösterince, sahipsiz bir kesim kaldı. İnce onların öfkesini istismar ederek kendisine bir istikbal kurabileceğini hayal etti. Eğer İnce yerine daha akıllı biri olsaydı, bence sahiden de çok mümbit olan bu topraktan beklenmedik bir hâsılat elde edebilirdi. İnce beceremedi.

Özetleyecek olursam, İnce’nin çadır kurduğu alan, en az Erdoğan’a olduğu kadar Kılıçdaroğlu etrafındaki kalabalığa da uzak olanların ikamet ettiği bir alandı. İnce memleketin görüp göreceği en basiretsiz insanlardan biri olduğu için orada kalabalık bir şehir kuramadı. Ama o insanların “hesaplarını”, İnce’nin demode sloganlarına bakarak okuyamazsınız. O insanları Erdoğan-Kılıçdaroğlu kıskacına sokacak olursanız ne gibi bir reaksiyon göstereceklerini tahmin edemezsiniz. O insanların kıstırıldıklarında tercih edecekleri yönelimlerin toplumun başka unsurlarında ne gibi reaksiyonları tetikleyeceğini de tahmin edemezsiniz.

İmdi…

Bütün bu karmaşıklık içinde gördüklerimi şematize ederek özetleyeyim. İnce deprem sebebiyle filan değil, en başta Kılıçdaroğlu dayatması yüzünden, ama esasen mevcut siyasi müesses nizama öfke duyanlar üzerinden bir hisse sahibi idi. Hikâyeyi okuyamadı, elindeki sermayeyi heder etti. Bu süreçte bir yandan Oğan’ın, bir yandan da Erdoğan’ın hisseleri büyüdü. Oğan’a gidenlerin büyük bölümü doğrudan doğruya İnce’den geçmiştir diye düşünüyorum. Erdoğan’ın son dönemdeki “toparlanması” ise “İnce beni hayal kırıklığına uğrattı, iyisi mi Erdoğan’a döneyim” basitliğiyle olmamıştır.

Net bakiye olarak, İnce’nin elinde kalan sermaye, zaten ciddiye alınmayacak kadar küçüktü. Seçimi ikinci tura bıraktıracak filan bir cesameti —bence zaten yoktu da— kalmamıştı. Ona oy verecekti olanların en az yarısının yine onun fotoğrafının altına mührü basacağını da tahmin ediyorum. Yurt dışından gelen oylarla birlikte, İnce oylarının yüzde 1’i rahatlıkla bulacağını düşünüyorum. Bu süreçte “a, İnce de çekilmiş, ne yapsak ki” diye soracak olan yüzde 1-2’nin ne yapacağını da bilemiyorum. Muhtemelen sandığa gitmeyeceklerdir.

Dolayısıyla “İnce çekilmiş” diye bayram edenlerin pek de akıllıca davranmadıklarını emniyetle söyleyebilirim. Kimse çok akıllı olmaya veya akıllıca davranmaya mecbur değil, dolayısıyla şimdi bayram edenlere “sevinsinler garipler” diye bakmak işime gelir. Mesele şu ki, işbu garipler kendilerinden başka herkesi aptal görenler oluyorlar genellikle. İşin burası bana dokunuyor.

Etiketler:

Politik•a•politik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et