Pandemiyi İhmal Etmeyelim

Brezilya’da Covid-19 kurbanlarının defnedildiği toplu mezarlar.

30 Nisan’da demişim ki…

“Grafiğin gidişatından görüldüğü kadarıyla, günlük can kayıpları yavaşça beş binin altına düşecek. Muhtemelen bir veya iki ay daha günlük iki binin üzerinde can kaybı yaşayacağız. O durumda da toplamda can kaybı da 650 000’i geçmeyecek gibi görünüyor.” Böyle tahmin etmişim ama ben bu yazıyı yazarken Worldometers sitesinin verilerine göre dünya genelinde açıklanan resmi can kayıpları 630 000’i geçmişti.

İşaret etmem gerekiyor ki Worldometers, geçmiş günlerin, hatta aylar öncesinin verilerini hemen her gün güncelliyor. Yani bugün mesela 20 Nisan verileri de değişiyor —ve hep artıyor, bazen dramatik miktarda. Bunu “ama ben yukarıdaki tahmini yaparken eski verileri kullanmıştım, mazurum” manasında söylemiyorum, bugün kullandığım veriler yarın da değişebilir diye işaret etmek için söylüyorum.

Hemen birkaç gün sonra, 3 Mayıs’ta da iki grafik paylaşmışım. İlki, haftanın günleri arasındaki farka işaret ediyordu. Farkın nereden kaynaklandığını bilmiyorum, bir açıklama teşebbüsü de görmedim. Ama farklılık, az çok değişmekle birlikte sürüyor. Son 24 haftanın durumu şöyle…

Turuncu çizgi ortalamayı temsil ediyor. Görüldüğü gibi Pazar ve Pazartesi günlerindeki düşük ölüm oranları berdevam. Ancak Cuma’nın harareti Çarşamba’ya kaymış. Günler arasındaki bu farklılaşma hakkında bir değerlendirme çarpmadı gözüme ama farklılık herkesin dikkatini çekmiş olmalı ki, bir süredir haftalık kayarlı ortalamalar kullanılıyor. Ben 3 Mayıs’ta öyle bir grafik paylaşmıştım. Aşağıdaki, o grafiğin güncellenmiş hali.

Çubuklar gerçekleşen ölümleri temsil ediyor, Pazar günleri kırmızı çubuklarla işaretlenmiş. Turuncu eğri ise haftalık kayarlı ortalamaları gösteriyor. Yani her güne dair veri, öncesindeki üç gün, sonrasındaki üç gün ve kendisinde gerçekleşen ölümlerin ortalaması. 3 Mayıs’ta beni iyimserliğe sevk eden eğilim yirmi gün daha sürdü. Tahmin ettiğim gibi, azalma eğilimi düşerek de olsa, ölüm sayıları istikrarlı bir biçimde düştü ve haftalık ortalama 23 Mayıs’ı ortasına alan haftada 4146’ya kadar geriledi —bir mukayese olarak, 15 Nisan’ı ortasına alan hafta 7000’in üzerindeydi.

23 Mayıs’la birlikte düşüş durdu. 20 Haziran’a kadar düşe kalka yükselme yaşandı. Temmuz başından itibaren ise ikinci bir dalga manasına gelmeyecek bir eğimle olsa da, sistematik bir yükseliş var. Temmuz başından bu yana sadece iki gün dışındaki her gün, bir hafta önceki aynı günden daha çok ölüm gerçekleşti.

Bunun ikinci bir dalga olarak telakki edilemeyeceğini düşünmeme sebep olan, eğrinin mevcut eğiminin, mesela 15-30 Mart arasındaki eğimi ile kıyaslanmayacak kadar düşük olması. Yine de istikrarlı yükseliş ürkütücü.

Birçok yerde okumuşsunuzdur, pandeminin odağı Amerika kıtasına kaydı. Temmuz başından bu yana gerçekleşen ölümlerin büyük bölümü ABD, Brezilya, Meksika, Şili, Peru gibi ülkelerden kaynaklanıyor. Ancak durumu hızla kötüleşen ülkeler sadece Amerika kıtasındaki ülkeler değil. Mesela Rusya’da artış dursa da ölüm istatistikleri gerilemiyor. Hindistan’da ise dramatik bir artış sürüyor.

ABD, Meksika, Rusya ve Hindistan’ı dışarıda bırakırsak, Amerika kıtası dışında ciddi ölçüde kötüleşen ülkeler Güney Afrika ve Endonezya. Bu da, virüsün mevsime karşı hassas olabileceği tezlerini teyit ediyor olabilir. Avustralya’da mesela, günlük ölüm sayıları son derece düşük olsa da, vaka sayıları neredeyse yok olmuşken aniden —ve “ikinci dalga” demeyi hak edecek biçimde— yükseldi.

Dikkat ederseniz tedbirlerden, tedbirlerin gevşetilmesinden filan söz etmedim/etmiyorum. Çünkü karantinayı andıran tedbirlerin eğriyi bastırmak dışında bir manası olabileceğine fazla ihtimal vermiyorum. Ama eğer virüs kış aylarını seven bir virüsse, Kuzey Yarıküreye kış geldiğinde işimizin daha zor olacağını tahmin etmek de mümkün.

Resme daha uzaktan bakacak olursak…

Başlangıçta dediğim gibi, güncel resmi verilere göre, bugüne kadar 630 000 üzerinde can kaybı yaşandı. Doğrudan Covid-19’dan ölenlerin bu sayıdan daha yüksek olduğunu tahmin edebiliriz ama esas önemlisi, virüsten ve pandeminin sebep olduğu şartlar yüzünden ölenlerin toplamının bir milyonun, belki bir milyon iki yüz binin üzerinde olduğu tahmin edilebilir —geçmiş yıllardaki ölüm istatistikleri ile bu yılkinin kıyaslandığı birkaç lokasyondan edindiğimiz bilgileri genellersek.

San Marino, Andorra gibi küçük ülkeleri dışarıda bırakacak olursak, milyon kişiye ölüm sayıları itibariyle en vahim istatistik Belçika’nın: 846. Onu Birleşik Krallık 670’le, İspanya 608’le, İtalya 580’le, İsveç 561’le takip ediyor. Peru listeye 529’la, Fransa ise 462’le ekleniyor. Dünya genelindeki oran ise, bu değerler ile kıyaslanmayacak kadar düşük: 81.

Hemen her ülkede ölümler sürdüğüne göre, bu oranların artmasını bekleyebiliriz. Nereye kadar artabilir? İsveçliler gevşek politikalarına dil uzatanlara, “iş bitsin o zaman göreceğiz, herkesin kaybı az çok aynı olacak” türünden nanik yapıyorlar. Haklı olabilirler mi? Dünya genelinde ölüm oranı, milyon kişiye 560 civarında olabilir mi? Hadi İsveç’in nüfusu fazla yaşlıydı ve virüs de yaşlıları daha fena etkiliyordu diyelim, mesela milyon kişiye ölüm sayısı, sular durulduğunda, 300’e ulaşmış olabilir mi?

Milyon kişiye 300 ölüm demek yaklaşık 2,5 milyon can kaybı demek. Pandeminin yan etkileri sebebiyle gerçekleşenler de hesaba katılırsa, muhtemelen 3,5 milyondan fazla ölüm demek.

Böylelikle…

Uzun bir yolu dolaşıp, döndüm en başa

Politik•a•politik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin