Sular Çekilince de…
Nefis bir Tay atasözü var: “Sular çekilince de karıncalar balıkları yer.”
Yani başarı, başarılı bir öznenin kendi marifeti değildir. Sular yüksekken karıncaları yiyen balıklar kendilerinde derin kabiliyetler vehmedebilir, karıncaları hor görebilirler. Lakin marifet suyun seviyesindedir, balıkta değil. Sular çekilince görülür Tansu hanımın, Mesut beyin ve daha nicelerinin boyunun ölçüsü.
Oğlu telefonuna “senden büyük Allah var” mealinde bir açılış mesajı mı yerleştirdiydi, neydi. Hal ve davranışından anlaşılan o ki, Bay Erdoğan bu mesajı her gördüğünde, “demek ki Allah’tan sonra ben geliyorum” diye yorumluyor. Böyle bir yorum için yardım lazımsa, yardımcıları da eksik değil. Bay Erdoğan’ın galibiyetini zat-ı şahanelerinin vasıflarıyla açıklayan bir kalabalık da türedi yedi yılda.
Bu gibi durumlarda âdettendir, kimse sormaz, “Peki aynı vasıflara sahip olan onca insan neden kazanamıyor?” veya “Daha önce aynı yarışı kazananlar neden bu vasıflara sahip değildi?” diye. “Sular çekildi de karıncalar kazandı” demek, besbelli, insan türünün akıl yürütme tarzına çok yakıştırılamıyor. Tarih boyunca ürettiğimiz onca sözlü ve yazılı bilginin büyük bölümü, başarılı olanların vasıfları ile başarıları arasında kurulan ilişkiler hakkında.
Britanyalılar bir dönem çok başarılıydılar. Bu başarının sırrını Britanyalıların vasıflarında arayan çok oldu. Arayınca bir şeyler bulunuyor, dolayısıyla Britanyalıların bazı vasıfları ile dünya hâkimiyeti arasında ilişki kuran da çok oldu. “Britanyalıların vasıfları neden 17. veya 20. Yüzyılda da dünya hâkimiyeti sağlamadı?” diye sormak da kimsenin işine gelmez.
Daha önce, mesela azılı Türk düşmanları olan Luther ve Voltaire de Türklerin başarılarını Türklerin bazı vasıflarıyla açıklamışlardı. Başarı ile Türklerin vasıfları arasında kurulan ilişkiler, galibiyeti korumaya yetmedi. Türkleri taklit edenlerin kazanmasına hiç yetmedi. Sular çekilince, Luther’den ve Voltaire’den bihaber Portekizliler ve İspanyollar kazandı.
Gelmiş geçmiş en muazzam vasıfsızlık abidelerinden biri olan Bill Gates’e bile bazı vasıflar yakıştırılabildi, varın gerisini siz düşünün. Ford otomobil imalatında devrim yaptığında, Ford’a sonradan atfedilen vasıfların pek azına sahipti. Ama hakkını yemeyelim, sonradan bir yığın vasıf kazandı. Yani vasıflı biri olduğu için kazanmadı, kazandığı için vasıflı oldu. Genellikle öyle olur. Gates’i benzeri zor bulunur bir fenomen haline getiren, kazandıktan sonra bile göz dolduracak bir gelişme sergileyememiş olması.
Türkler ve Britanyalılar da dünya hâkimi olduktan sonra, az bulunur vasıflar kazandılar. Bu vasıflar galibiyetlerini korumaya elvermediyse de insanlığın zenginleşmesine çok katkı yaptı. Hem maddi olarak, hem de düşünsel anlamda. Bu da bir şeydir yani. Yani hatta belki de her şeydir. Bay Erdoğan da kazandıktan sonra, sayesinde balık ziyafetine konan ve her fırsatta “Ne şahane buyurdunuz bu nasıl belagat” diye alkış tutan karınca sürüsünün gürültüsüne kulaklarını tıkayıp, sahip olmadığı vasıflarla donanmaya çalışsaydı…
Sular yükseldiğinde balıklara yem olmaktan elbette kurtulamayacaktı. Ama kendisi için de, çocukları için de, Türkiye ve bölge için de istikbal bambaşka olacaktı.
Cemalettin N. TAŞCI