Uzun süredir, içimin kaldırmayacağı şeylere gözlerimi kapatıyorum. Bu hafta mesela, Fatih’te dört kardeşin intihar ettiği hadise hakkındaki haber başlıklarının altını hiç okumadım. Benzer şekilde Aksaray’da otistik çocuklarla ilgili haber başlıklarının altını da… Sırrı ilki hakkında değil ama ikincisi hakkında okumamı telkin etti. Bu sabah da, mide bulantımı bastırıp mesele hakkında malumat sahibi olma niyetiyle kaktım.
Gazete Duvar’daki tercümesine göre, Muhammed Ayyaş demiş ki, “İran İslam Cumhuriyeti, uzaydan gelmiş bir devlet değildir, kökleri yeryüzünün diğer ucundan çıkacak kadar eskidir. Ancak ABD’nin köklerine gelince, milyonlarca Kızılderili’yi nasıl katlettiği ve kolonyal işgalin yeryüzünün gördüğü en iğrenç biçimiyle kafataslarının üzerinde yükseldiği bilinmektedir.” Haklı mı? Haklı. İran ile ABD arasında bir taraf olma filan derdim
Gazete Duvar’da Orhan Gazi Ertekin’in “Boğazda Viski İçip Çağlayan’da Duruşmaya Girmek” adlı yazısını görmüş ama okumamıştım (https://www.gazeteduvar.com.tr/forum/2018/11/02/bogazda-viski-icip-caglayanda-durusmaya-girmek/). Ali Duran Topuz “Anti-Hukuk Günlerinde Yeni Yargı” adlı yazısında gönderince okudum (https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2018/11/04/anti-hukuk-gunlerinde-yeni-yargi/). Ertekin’in yazısından da eski bir yazıya ulaştım ki, bence okunması gerekiyor (http://www.radikal.com.tr/radikal2/musterih-olun-yargi-degismedi-1064531/). Meseleyi biliyorsunuz, İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi başkanı, akademisyen sanık vekiline “Ama Beşiktaş’ta, boğazda