İnsanların büyük çoğunluğu ekmeklerini evde yapıyorlardı. Neredeyse her ekmek, yeneceği evde yapılıyordu yani. Fırınlar filan, son derece yeni bir moda sayılır —tarihlerini bilmiyorum ama üç yüz yılı aşacağını da zannetmiyorum. Bundan elli yıl kadar önce, Türkiye’nin köylü nüfusunun neredeyse tamamı —yani ülke nüfusunun yüzde yetmiş kadarı— hâlâ ekmeklerini kendileri yapıyordu. Buna mukabil, şehirli nüfusun neredeyse
Ümit Kıvanç, Britanya Tıp Birliğinin bir genelgeyle triyaj yetkisini hekimlere devretmesi üzerinden, medeniyetimizin iflasını ilan etmiş. Suçluyu da teşhis etmiş —zaten o suçlu hep elinin altında, araması gerekmiyor. Önce… Solunum cihazı yetersizliği sebebiyle triyaj ihtiyacının hâsıl olması, evet, Kıvanç’ın öfkesini, hatta daha fazlasını haklı çıkaracak kadar büyük bir basiretsizlik. Hele ki benzer bir şeyin Türkiye’de
Nezih anlattı, bir Hintli yazar, kitabının girişinde, “Hindistan için ‘gelişmekte olan ülke’ deniyor, öyle değil” demiş mealen, “Hint medeniyeti ölüyor.” Uzun ve sancılı bir ölüm sürecinin bir safhasında olduğunu iddia etmiş Hindistan’ın… Esasen Hindistan’da şimdi olup bitenin nasıl adlandırılması gerektiğine dair, bundan mesela üç yüzyıl sonra yaşayacak olanlar daha sağlıklı tespitlerde bulunabilecekler. Meselemiz, meselenin adını