Yüzüncü Yılda İstanbul’da…

2000, hatta 2010 yılında “toplanın, gelecekten geliyorum, haberlerim var” deseydim… “29 Ekim 2023 günü Birleşik Devletler, Rusya Federasyonu, Çin başkanları, Almanya, Fransa Cumhurbaşkanları, Birleşik Krallık Kralı dâhil 188 devlet başkanı İstanbul’da ağırlanacak…” filan diye ekleseydim… “Hmm, demek ki Kraliçe nihayet ölmüş” derdiniz, yadırgamazdınız. Demem o ki, bugün Biden, Putin, Şi burada olsalardı, Zelenski, Hertzog, Sisi, Aliyev, Paşinyan da aynı anda burada olsalardı, normal olan, beklenen olmuş olacaktı. Hâlbuki mesela Ağustos ayında imkânsız bir hayaldi böyle bir “zirve”.

Rusya ile Ukrayna savaşırken, ABD ve AB Rusya’ya alenen saldırganlık yaparken, Azerbaycan ile Ermenistan henüz barış yapmamışken, hele de Gazze’de yaşananlar yaşanmaktayken zaten olacak iş değilmiş gibi görünebilir dünya liderlerinin İstanbul’da Cumhuriyetimizin yüzüncü yılını kutlamak üzere toplanmaları. Bence bütün bu hadiseler, dünya liderlerinin toplanmalarını zorlaştırmazdı, kolaylaştırırdı. Türkiye Cumhuriyetinin yüzüncü yaş günü gibi nötr bir “bahane”, başka türlü bir araya gelmelerini kamuoylarına açıklamaları zor görünen ama esasen bir araya gelmelerinden siyasi fayda ümit edebilecek olan aktörler için bulunmaz bir fırsat olabilirdi.

Olmadı.

Bir başka düşünce deneyi işimizi kolaylaştırabilir. Baharda Kılıçdaroğlu seçilmiş olsaydı, yukarıda sözünü ettiğim heyet bugün İstanbul’da —birbirlerinin ellerini kameraların önünde sıkmasalar da— bir araya gelmiş olabilir miydi? Bence olabilirdi. Keramet Kılıçdaroğlu’da değil, hepimiz biliyoruz. Erdoğan dışında kim olsaydı, bugün İstanbul devasa bir heyete ev sahipliği yapıyor olabilirdi.

Olamadı.

Külliye koridorlarında “29 Ekim’de, Cumhuriyetin yüzüncü yılı için bütün ülke liderlerini toplayalım” gibi bir fikir dile getirilmiş midir? Bilmiyorum. Ama eğer dile getirilmemişse, “aman Cumhuriyetle kavgalıyız biz, onun yüzüncü yılını böyle tantanayla kutlamak bize yakışmaz” filan gibi bir takıntı yüzünden olmamıştır bu. “Bu işi başaramayız, davete icabet etmeyeceklerin listesi uzun” diye peşinen bilindiğinden, öyle tahmin edildiğindendir dile getirmeye bile ihtiyaç duyulmaması. Yoksa, eğer mümkün olsa, Biden’e, Putin’e, Şi’ye ve daha birçoklarına aynı anda ev sahipliği yapmak için Erdoğan neleri göze almaz ki…

İki meselemiz var gibi görünüyor. Birisi ötekinden türüyor.

Erdoğan’ın, becerebilse herkesten iştiyakla yapacağı şeyi “beceremeyeceği” için yapmamasını adamın ideolojik takıntılarıyla açıklayan bir “muhalefet”imiz var. Bu açıklama tarzı, “her şeye kadir” bir Erdoğan imgesinin oluşmasını sağlamakla kalmıyor, sosyal kutuplaşmayı da besliyor. Her ne yapıyorsa bir büyük planın yeni bir adımı olarak ta fi tarihinde tasarlamış olduğundan yapan bir adam, itiraf edin ki, kötücül bile olsa, ne yaptığını yaparken bile bilmeyen bütün diğer öznelerden daha makbul. Bu sayede yürüyor Erdoğan efsanesi.

Bu da ikinci problemimizi “doğuruyor”. Esasen hiçbir şeyi beceremeyen, elini attığı her şeyi kurutan bir adam, işte 29 Ekim 2023’te, dünya liderlerinin bir araya getirilmesinin hem dünya hem de Türkiye için muazzam bir nefes alma imkânı sağlayacağı şöyle bir konjonktürde, sadece mevcudiyetiyle hadiseyi imkânsılaştırıyor.

Boyner Grup’un sloganını sevdim, “bu daha birinci yüzyıl”. Kutlu olsun.

Politik•a•politik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin