Hayranlaşma

Ege Cansen Davos hakkında yazdığı yazıya başlık ararken hayranlaşma diye bir kelime icat etmiş. Aklına sağlık.
Önce Cansen’in de eğlendiği hale bakalım. Mesela Singapur’da yapılacak Davos toplantısının davetini üstlenen Prens Charles ne demiş? Pandemi sonrası ekonomik düzen dayanıklı, eşitlikçi ve sürdürülebilir olmalıymış. “Yok, dayanıksız olsun” veya “eşitlikçi olmasın” veya “sürdürülemez olsun” diyenlere karşı nasıl müthiş bir meydan okuma ama! Adam prens doğunca, saraylarda büyüyünce, böyle de medeni cesarete sahip olabiliyor işte.
O kadarla da kalmamış, aksini talep eden onca kalabalığa karşı, “çevreci, toplumcu ve yönetişimci” bir düzen talep ettiğini söylemiş. Fena halde ufkum açıldı. ”Nasıl bir iktisadi düzen istersin” diye sorsalar, zinhar aklıma gelmezdi bu vasıflar.
Toplantıya katılacak IMF Başkanı Bayan Georgieva da “büyüyelim ama yeşilce, akıllıca, adilce büyüyelim” demiş. Hâlbuki ben mesela, “çevreye zarar vermeyen büyüme, büyüme sayılmaz” diye düşünüyordum, “en iyi büyüme akılsızca büyümedir” ve “büyüme dediğin adaletsiz olmalı” diye varsayımlarım vardı. Aha işte dünyayı zeki, yetenekli, vasıflı, liyakatli insanlar yönetince…
***
Evet, Davos hadisesinin etrafında dönen tiyatro, tam da Cansen’in harika bir biçimde adlandırdığı gibi, bir hayranlaşma hadisesi. Karşılıklı böyle kocaman laflar edeceğiz, paslaşacağız, dünyanın bütün pozitif kavramlarını kendi mülkiyetimize geçireceğiz, ben sizin heybenizdekilere bakıp size hayran olacağım, siz benim heybemdekilere bakıp bana hayran olacaksınız…
Sonra?
Ya büyüyemeyeceğiz. Büyürsek çevreye zarar vereceğiz. Pek adil de paylaşılamayacak büyüyen pasta. Filan. “E ama biz —yani akıllı, eğitimli, zarif, vicdanlı insanlar— başka türlüsünü hayal ettiydik, olmadı. Demek ki…
Ya…
“Bu işin çevreye zarar vermeden, adilce, akıllıca yapılmasını istemeyen bazı hırslı adiler var.” Yahudiler olabilir mesela, onların derdi gücü dünyayı karıştırmaktır, malum. Veya Müslümanlar olabilir. Kapitalistler? Batılılar? Meşrebinize göre bir şeytan mutlaka vardır. Berlin Senfoni’nin bir sonraki konserinde zarif kıyafetlerimizle bir araya geldiğimizde veya dünyaca ünlü Kanadalı ressamın filanca bienaldeki enstalasyonu karşısında hayranlık ifademizi sergileyip vazifemizi ifa ettikten sonra bütün mesuliyeti o şeytana yıkıp, bir sonraki randevunun tarihini konuşabiliriz.
Veya…
“Ay biz ne kadar akıllıyız, eğitimliyiz, zarifiz ve vicdanlıyız. Ve fakat bu cahil yığınlarla da işte ancak bu kadar oluyor.” Bütün insanlar bizim gibi olsalar? Bak ne kadar güzel ve kaliteli bir hayat sürüyoruz. Herkes için tam da bizim hayatımızı istiyoruz. İstemeyen namerttir. Ama olmuyor azizim. Eğitim şart!
***
Onlarca yıldır bu masalı dinledik. Masalı anlatan insanlar öldüler, yerlerini başkaları aldı, insanlar değişti, masal değişmedi. Hayranlaşanlar değişti, hayranlaşma hali baki kaldı yani.
Sonra sosyal medya icat oldu, mertlik bozuldu. Bütün bu oyunun periferisinde veya hatta ta dışında kalmış olanlar da kendi hayranlaşmalarını icat ettiler. “Biz Türk’üz, ceddimiz Çinlilere boyun eğdirdiğinde” filan diye başlayan hikâyelerle hayranlaştı birileri, ötekiler “sen Biruni’yi biliyor musun, bu Avrupalılar daha sıfır sayısını bilmezken” diye hayranlaştı —bunlar sosyal medya yokken de vardılar ve kendilerine hayrandılar ama hayranlaşma imkânları son derece kısıtlıydı. Her toplumda hayranlaşma tekeli kırıldı. Daha önce o tekelin hasılatını kıskançlıkla ve sadece kendi aralarında üleşenler ne olduğunu anlayamadılar— neler olduğunu anlayabilecek kadar akılları yoktu ama kendilerine ve kendileri gibi olanlara da hayrandılar işte.
Eh, pandemiden sonrasına dair bir şeyler düşünülmesi, icat edilmesi gerekiyorsa, insan işte o Davos’ta toplanacak zibidilerden bekliyor bu ihtiyacın karşılanmasını. Ama görünen o ki, onların pandemiden sonrasına dair bir şeylerin düşünülmesi gerektiğini bile idrak ettikleri yok. Adalet, çevre, yönetişim, büyüme filan gibi kavramları makineli tüfek gibi arka arkaya sıralayıp karşılıklı hayranlaşacaklar, kendi ihtiyaçları karşılanmış olacak…
Aylardır tansiyonumu yükselten ve bir türlü doğru dürüst ifade edemediğim hali, Ege Cansen bir tek kelime icat ederek ifade edilebilir kılmış. Sağ olsun.