Kılıçdaroğlu’nun Memlekete Büyük Hizmeti

CHP Kurultayı gerçekleştirildi. Kılıçdaroğlu kaybetti.

Eğer Cumartesi günü Kılıçdaroğlu kazansaydı, bugün başka bir Türkiye’de yaşıyor olacaktık. Başka bir CHP olacaktı. Erdoğan’ın Mart seçimlerine dair “düşünmesi gereken problemler” şimdikinden başka olacaktı. Muhtelif siyasi aktörlerin önündeki fırsatlar bugünkünden daha çok, en azından daha başka olacaktı. Filan. Kılıçdaroğlu’nun kazandığı bir Kurultay sonrası Türkiye’nin haline A diyelim.

Eğer Cumartesi günü ilk turda geçersiz oyların ikisi Özgür Özel’e çıksaydı, Özel yarışı ilk turda kazansaydı, Kılıçdaroğlu gönülsüz de olsa Özel’in elini kaldırıp delegelerin huzurunda kendisini tebrik edecek, bir nevi devir teslim töreni gerçekleşecekti. Özel’den “sadece” yirmi oy eksik almış olması Kılıçdaroğlu’nun hâlâ makbul bir alternatif olduğunun delili olarak görülecek/gösterilecek, Kılıçdaroğlu’nun gölgesi CHP’nin üzerinde bir süre daha hissedilecekti. Böyle bir senaryoda gerçekleşecekti olan Türkiye’nin haline B diyelim.

Kılıçdaroğlu ilk tur sonrasında “ben mesajı aldım, çekiliyorum, Özgür Özel ve CHP için hayırlı olsun” deseydi, “ulan ikinci turda delegelerin tercihleri değişebilir miydi sorusu askıda kalacak, Kılıçdaroğlu’nun eğer yarışsaydı kazanabilecekti olduğu ihtimali canlı kalacak, Kılıçdaroğlu gölgesi B halindekinden daha koyu olarak CHP üzerinde, muhtemelen daha uzun süreyle yaşayacaktı. Özgür Özel Kılıçdaroğlu’nu yenmiş biri değil, başkanlık koltuğuna Kılıçdaroğlu’nun lütfetmesi sayesinde oturmuş biri olacaktı. O şartlardaki Türkiye’ye de C diyelim.

Şimdi bambaşka şartlar var. Seçim ikinci tura kaldı, Kılıçdaroğlu ikinci tura girdi ve açık farkla kaybetti. Oylar sayıldığında salonda değildi ve gelmedi. Öyle bir tutum sergiledi ki, kendisine en yakın olanların bile kendisini müdafaa edebileceği bir zemin bırakmadı. CHP’nin üzerindeki gölgesini kendi elleriyle imha etti. Partide hiç hissesi kalmadı. Bütün fenalıkların öznesi olarak görülmesi hiç tuhaf olmayacak. Bütün negatif enerji onunla birlikte kovulmuş olacak ve parti “temizlenmiş” görünecek. Bu hale de D diyelim.

İddiam o ki, A, B, C ve D Türkiyelerinin hepsi birbirinden farklı da olsa, diğer hepsine en mesafeli olan hal, D hali, yani mevcut halimizdir. Ve bu hal, sandığa gittiğinde geçersiz oy kullanmış olan “sadece” iki delege Özel’e oy vermiş olsaydı, gerçekleşmeyecekti.

Yani?

Herkes bir yığın plan yaptı, bir yığın hesap yaptı. Ama neticeyi, hiçbir planda, hiçbir hesapta yeri olmayan bir “tesadüf” belirledi.

İlave olarak, eğer Kılıçdaroğlu uzun siyasi hayatında hiçbir durumda sergileyemediği bir aklı ve idraki son anda sergileyebilse, “ikinci tura katılmıyorum” diyebilse, Kurultayı kazanmış olduğu A haline —bugünküne kıyasla— çok daha benzer bir C halinde yaşıyor olacaktık. Kendisinden beklenmeyecek bir şey olurdu. Bizi yanıltmadı. Kendisine müteşekkirim. Son anda partiye ve memlekete “nihayet” bir hizmeti oldu.

Şunu bir defa daha gördük yani, tayin edici olan planlar, programlar, tasarımlar, hesaplar değil, tesadüfler ve kapasitelerdir. Bir defa daha gördük ama bir defa daha görmezden gelip manasız şeyleri tartışıp duruyoruz. Dolayısıyla mevcut CHP yönetiminin, ellerine geçen büyük bir fırsatı heder etmesi de şaşırtıcı olmaz.

Ne diyeyim, belki bir gün esas olanın hayatın sürprizleri ve o sürprizleri yönetme becerisi/kapasitesi olduğunu öğreniriz.

Politik•a•politik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin