Kürt Siyasetinin Bitmeyen İmtihanı

Malumunuz Bahçeli mübarek elini DEM Partililere uzattı. “Yahu ne oluyor” denirken, bunun bir kaza olmadığı, bir tercih olduğu hususunu netleştirdi. Her türlü “netleştirme” faaliyetinde olduğu gibi, “dağdan kestim kereste / kuş besledim kafeste” şairaneliğiyle meçhul öznelere ayar verdi, mayın tarlalarından, söğüt gölgelerinden filan dem vurarak. (Denebilir ki “kendilerine ayar verilen o özneler meçhul filan değil, sen anlamıyorsun”. Diyebilirim ki “meçhuller, çünkü her an, herkesi kapsayacak şekilde genişletilebilir hedef ve kasıt da zaten bu.”)
Bahçeli bu, âleme ayar verirken, mübarek elleriyle kutsadığı DEM Partililere bir görev vermeyi de ihmal etmedi. Kabaca söyleyecek olursak, terörle aralarına mesafe koyup… Bildiğimiz hikâye yani. (Gerçi bu arada öğrenmiş de olduk ki, terör de bitmiş. Bitmiş olan terörle araya nasıl mesafe konacağı bir muamma olarak ortada dururken, Şırnak’ta filan yeni tutuklamalar oldu. Muamma üstüne muamma.)
Beni bilenler bilir, Bahçeli’nin yapıp ettiklerinde derin manalar bulmaya pek teşne sayılmam. Bu defa zaten mana madenciliği yapıp derinlere kazı yapmaya lüzum da yok gibi. Veya, daha doğrusu, memleketin Bahçeli —dolayısıyla siyaset— uzmanları, lazım geleni yüzeyde buluverdiler. Erdoğan yeniden seçilmek istiyor, Kürtlere, dolayısıyla DEM Partiye ihtiyacı var. Filan.
Ve…
DEM Partililer bir yandan Bahçeli tarafından görevlendirilmişken, öte yandan da derhal bir imtihana çağrıldılar. (Davete icabet etmezlerse mevcutlu getirileceklerini de tahmin edebiliriz.) Misal olarak Mehmet Y. Yılmaz’ın yazısına bakabilirsiniz. Yazıyı okumak da şart değil, başlığı kâfi: Kürt siyaseti aynı suda ikinci kez yıkanır mı? İmtihan heyeti olarak bakacağız bakalım, ölçeceğiz, biçeceğiz. Kürt siyaseti Erdoğan’ın yazdığı, Bahçeli’nin oynadığı bu oyuna gelecek, iktidar limanına doğru yelken açacak mı?
Beni bilenler yine bilir, Kürt siyasetini başarısız buluyorum. 2019 mahalli seçimlerinden öncesinden beri… Bu başarısızlığın, benim açımdan kabul edilebilir mazeretleri var. (Belirtmemek olmaz, CHP’nin, AKP’nin —pardon AKP diye bir özne yok, Erdoğan’ın—, Bahçeli’nin, Akşener’in filan siyasetlerini başarısızdan da öte berbat buluyorum ve onların mazeretlerini kabul edilebilir de bulmuyorum. Dolayısıyla sınıftaki biricik “akıllı” oğlanın evinde elektriklerin kesilmesi yüzünden derse hazırlıksız gelmesi, benim açımdan acıklı bir hal.)
Gördüğünüz gibi, ben de kendimi öğretmen mevkiine yerleştirdim ve not verdim, mazeret dinledim ve saire… Mesele birilerinin kendilerini öğretmen yerine koyup DEM Partiyi imtihana çağırması değil yani, “özel olarak” DEM Partinin, memlekette yaprak kımıldasa bilhassa ve sadece DEM Partinin imtihana çağrılması. Bir yanda CHP, Erdoğan, Bahçeli filan var, yani memleketin asli sahipleri. Kendi aralarında, öğretmen odasında yumruklaşıp durabilirler ama imtihan yapılacağında sınıfta bir tek öğrenci var. Görev verilen, imtihan edilen bir tek özne…
Muhalefet Erdoğan’ı yenmek için bir araya gelecek, Kürtlere “siz de destek olun ama yanımızda da görünmeyin” denecek, sonra iktidar el uzatınca “hani muhalefetteydin” filan… Daha önce defalarca yapıldı bu ve hep böyle üstenci, öğretmen, memleketin sahibi edalarıyla.
Bu arada Mehmet Y. Yılmaz’a “bildirmiş” olayım, su aynı su değil.
Birincisi, Kürt siyasetinin ta kendisini ilgilendiren yanı şu ki, Kürt siyaseti “kimin yanında durursa o kazanır” etiketini kaybetti. Yani bizatihi Kürt siyaseti aynı değil, ciddi bir ağırlık kaybı yaşamış durumda.
İkincisi, Kürtlük aynı Kürtlük değil. Bugün Türkiye sınırlarının güneyinde, iyi kötü bir devlet nüvesi var. Yani Kürtlüğün ağırlığını taşıyan ayağı Türkiye Cumhuriyeti sınırlarının içinde değil. Dışında da değilse de, en azından “arada”. Korunması gereken, daha önce var olmayan bir şeyler var.
Üçüncüsü, ikincisine bağlı olarak, bölge aynı bölge değil. İsrail’in son bir yılda yapıp ettikleri olmasaydı da dengeler ciddi ölçüde değişmişti. Şimdi bir heyelan gerçekleşti. Kürtler açısından bakınca, daha önce —hatta mesela Cihan Harbi öncesinde bile— olmadığı kadar elverişli bir ortam oluştu. Elbette daha önce hiç olmadığı kadar “riskli” de… Bahçeli’nin mübarek elini DEM Partililere uzatmasını “rica eden” Erdoğan’ı bu ricaya zorlayanın da, büyük ölçüde bu “yeni konjonktür” olduğu tahmin edilebilir. En azından, eğer bu konjonktür olmasaydı Erdoğan Bahçeli’den böyle bir talepte bulunamazdı,” ejder meyveli smoothie”den sarhoş olup talep etse Bahçeli bunu kabul etmezdi diye düşünüyorum.
Su aynı su değil.
Suyun aynı su olmadığını biliyorum ama Kürtlerin ne yapacağını bilemiyorum. Kürtlerin elinin daha zayıf olduğunu, hep öyle olduğunu ama Kürt siyasi aklının Ankara’dakilerden daha yüksek seviyeye sahip olduğunu da biliyorum. Hiç şüphem yok ki Mehmet Y. Yılmaz’dan ve CHP’den de daha akıllılar. Dünyanın ve bölgenin hallerini, “Erdoğan tekrar seçilmek istiyor” geyiklerinden daha kalabalık parametrelerle değerlendirdiklerinden de eminim.