Daha önce de işaret etmiş olmalıyım… Yanlış hatırlamıyorsam “Annemi, Kız Kardeşimi, Erkek Kardeşimi Katleden Ben, Pierre Riviere”nin bir yerinde Foucault, kitabın ana akışı için bir mana taşımayan bir ayrıntı verir. 19. Yüzyıldayız. Fransa dünyanın ikinci büyük gücü ve en zengin ikinci ülkesi. O Fransa’da, bir ahşap masa ve biri kırık dört sandalyeden ibaret bir mirasın ciddi
Yıldıray Oğur 2004’teki hızlandırılmış tren kazasının soruşturmasının serencamı üzerinden, yerli ve milli iktidarımızın iş yapış tarzını özetlemiş (http://www.karar.com/yazarlar/yildiray-ogur/sorusturmanin-sonucu-tespit-edilememistir-8674). “Bunlar satılmış, gayrımilli, vatandaşın zamanına saygıları yok, biiiz, trenleri hızlandırırız bi güzel” deyip yola çıkarsın, tren raydan çıkınca üç beş garibana faturayı çıkarır… Mevcut iktidarımız, dünyayı Con Ahmet’in devridaim makinesi gibi görüyor. Trenlerin hızlandırılması, petrol bulunması, otomobil
Göztepe-Beşiktaş maçını seyrederken, “Pozisyonsuzlukla Topyekûn Mücadele” programının neden bu kadar geciktirildiği sorusu düştü aklıma. Ne Fikret Orman ve ne de Şenol Güneş, haftalardır süren sıkıntının aşılması için, Beşiktaş aşkıyla her şeyi göze alabilecek olan taraftarları neden seferberliğe davet etmezler, anlamak müşkül. E işte, herkes asrın lideri olamıyor. *** “Enflasyonla Topyekûn Mücadele” programının ne ihtiva ediyordu