Türkiye’de televizyonun yaygınlaşmaya başladığı dönemlerde, Kaçak diye bir dizi vardı, yayınlandığı saatlerde sokaklar boşalırdı. Dizi dediğiniz şey öyle bir şeydi, haftada bir, belirli bir saate başlayan bir şey. Hâlbuki siz, mesela bir Pazar günü, bölümleri arka arkaya izlemeyi istiyor olabilirdiniz. Öylesini tercih ediyor olabilirdiniz. Ama imkân yoktu. Dizileri, önceden belirlenmiş yayın saatlerinde, sunulduğu kadarıyla izlemek
Eskiden, memleketin gazeteye biraz da olsa benzer bir şeyleri var iken, gazete dağıtım şirketlerinden birinin Eskişehir’deki sisteminin bilgisayarlaştırılması işini yapmıştım. Neticede bir yığın farklı gazete ve dergi var. Şehirde de bir yığın gazete dağıtım noktası —büfeler, bakkallar ve saire— var. Hangi noktaya hangi gazeteden ne kadar yollayacağınıza karar vereceksiniz. Eğer bir noktada A gazetesinin talebi
Yıldıray Oğur 2004’teki hızlandırılmış tren kazasının soruşturmasının serencamı üzerinden, yerli ve milli iktidarımızın iş yapış tarzını özetlemiş (http://www.karar.com/yazarlar/yildiray-ogur/sorusturmanin-sonucu-tespit-edilememistir-8674). “Bunlar satılmış, gayrımilli, vatandaşın zamanına saygıları yok, biiiz, trenleri hızlandırırız bi güzel” deyip yola çıkarsın, tren raydan çıkınca üç beş garibana faturayı çıkarır… Mevcut iktidarımız, dünyayı Con Ahmet’in devridaim makinesi gibi görüyor. Trenlerin hızlandırılması, petrol bulunması, otomobil