Piyasa, Devlet ve Uzman Kuruluşlar

Geçen gün adı mühim değil biri, piyasa konusunda söylediğim her şeyin fazla iddialı olduğunu, eğer devletler benim temenni ettiğim gibi zayıflarsa denetimsiz kalan aç kurtların hepimizi “ham” yapacağını söyledi. 2008 krizini misal verdi. Doymaz adamlar piyasada akıldışı işler işlemişler, sayısız insanı dolandırmışlardı. Sonra bütün pisliği devlet temizlemek zorunda kalmıştı. Eğer o doymaz insanları frenleyen bir devlet olmasa… O sırada nereden çıktı bilmiyorum, Leonard Read’in kült makalesi “Ben, Kurşunkalem” (I, Pencil) geldi aklıma.
(Durduk yerde hatırlamadım galiba makaleyi. Yılmaz Özdil’in müthiş kıvrak zekâsıyla (!) savaşın neden çıktığını deşifre ettiği yazısındaki akıl (!) yürütmenin saçmalığını nasıl dile getiririm diye düşünürken derinlerden yüzeye doğru yol almış gibi görünüyor. Ama o tamamen ayrı bir bahis. Veya… Sahiden de tamamen ayrı bir bahis mi, bilemedim şimdi.)
Tam Read’in makalesini yedeğime alıp ahkâm kesmeye başlamıştım ki, bu tür ortamlarda genellikle sessiz kalan bir genç, usulca ama kararlı bir sesle, benim haklı olduğumu söyledi. Öteki şaşkınlıkla baktı. Beriki 2008 krizinin hiç de anlatıldığı gibi olmadığını iddia etti. İddiasına göre Alan Greenspan, yani FED, yani devlet, 2000lerin ilk yıllarında faiz oranlarını aniden çok düşürmüş, yıllarca da o seviyede tutmuştu. Faiz oranları enflasyonun altındayken, ev fiyatlarının yıllık artışı faiz oranlarının 8-10 kat üstündeydi. Dolayısıyla faizle kredi alıp ev satın almak akıllıcaydı. Pek çok kişi de öyle yapmıştı.
Delikanlının kullandığı veriler gerçeği yansıtıyor mu, bilmiyorum. Ama hikâyesi enteresandı. ABD ekonomisinin büyüklüğüne kıyasla pek küçük bir hasar meydana gelmiş, birkaç banka batmıştı. Sonra FED ve Bush, “savulun problemi çözmeye geliyoruz” diye ortaya atılmışlar, “Problemli Varlıkları Kurtarma Planı” diye bir plan geliştirmişlerdi. Akabinde borsa çakılmış, finansal şirketlerin değeri olağanüstü düşmüştü. Delikanlının iddiasına göre esas büyük ölçekli kanama, yani, müdahaleden önce değil, sonra gerçekleşmişti. Tarihler filan da verdi ama benim o teferruatla işim olmadığından kaydetmedim.
Karşıdaki de boş değildi. Birkaç kitaptan söz etti. Hepsinde anlatılıyordu ki, kurtarma planı devreye girmeden önce müthiş bir yıkım gerçekleşmişti ve görülmemiş ölçekte parasal müdahale akıl edilmemiş olsa, bugünlerimizi de arayacaktık. Delikanlı sözü edilen kitapları yazanların hepsinin, şu veya bu biçimde, “çözüm” denen şeyi icat etmiş olanların arasında olduklarını öne sürdü. Mevzu, çok da bilmediğim isimler ve düzenlemeler hakkında iddialarla devam etti.
2008 krizi özelinde neler olup bittiğinin teferruatını bilmiyorum. Ancak benim şahsi gözlemlerim de, genellikle, müdahalelerin problemleri çözmekten çok ağırlaştırdığı istikametinde. Mesela 27 Mayıs üzerinde mutabık kalamasak bile, 12 Eylül konusunda mutabakat sağlayabiliriz ki, müdahale, iyileştirmeye çalıştığı bünyede kalıcı hasar bıraktı. Mesele şu: Uzun süre boyunca 12 Eylül’ün ne yaptığı hakkında sadece 12 Eylülcüler konuşabildi. Onlar da yaptıkları işin ne kadar elzem, akıllıca kotarılmış bir iş olduğunu anlatıp durdular.
2008 krizi hakkında, ilaveten, şunu biliyorum: Devletin müdahalesi krizde evini kaybetmiş olan sıradan Amerikalıları kurtarmadı, o Amerikalılara borç veren ve batan finansal kurumları, yani açgözlülükle itham edilen esas köpekbalıklarını kurtardı. (Yani ben böyle biliyorum, delikanlının yanında görüşümü dile getirmedim.) Yani devletler piyasaya müdahale ettikleri zaman, bizi, bizi “ham” yapacağı iddia edilenlerden kurtarmak, korumak için müdahale etmiyorlar. Aksine, ancak dizimize kadar ısırabilmiş, kalanı kaçırmış olan köpekbalıklarına bütün gövdemizi yutabilmeleri için yardımcı oluyorlar.
Sözün özü, ortada piyasa yok. Ama ağzını açan, başımıza gelen her şeyden mesul bir piyasa varsayıyor. Piyasaya ağzına geleni söylüyor. Dikkat ederseniz kimse piyasayı neyle ikame edeceği hususunda herhangi bir laf etmiyor. Etmek zorunda kalırlarsa devletten söz etmeleri gerekecek. Nasıl bir devletten? Siyasetçilerin ellerinin eremediği, kendilerinden veya kendileri gibilerden müteşekkil bağımsız teşkilatlardan… Uzman kuruluşlardan…
2008 krizini sahiden de faizleri enflasyonun altında tutarak FED mi tetiklemiştir? Eğer öyleyse, benim için şaşırtıcı olmaz. FED’in yaptığı ne ilk, ne de son zırvalıktır o. Makul ölçekte bir yangını, “durun söndüreceğim” diye su yerine bezin dökerek devlet mi büyütmüştür? Eğer öyleyse de şaşırtıcı olmaz. Bütün bunların benzerlerini biz hep yaşadık. “Bizde olur ama Amerika’da olmaz” filan gibi akıllar yürütülüyor ki, bence son derece mesnetsiz. Kaldı ki, bizde oluyorsa, hiç değilse bizde devleti küçültmeye itiraz edilmemesi gerekir, öyle değil mi? Öyle olmuyor.
Çünkü…
İşte Özdil’in yazısında da misalini gördüğünüz gibi, iki üç şeyi yan yana, alt alta yazabildi mi âlemin sırrını çözdüğünü, bıraksalar her şeyi tanzim edebileceğini zanneden bir tuhaf insan türü yetiştirildi 70ler ve 80ler boyunca. Onlar Özdil’in yazısını okuyunca, fi tarihindeki casusluk faaliyetlerinin hepsinin, meğerse Kuzey Akım projesini önlemek kastıyla yapıldığını öğrenmiş oluyorlar. Savaşın Kiev sokaklarında yürütüldüğünü zanneden biz zavallılara şöyle tepeden bakmak için bir sebepleri daha oluyor. Mutlu oluyorlar.
Herkes mutlu olsun tabii. Ama mutlu olmak için Özdil okumak kâfi olsun, kendilerini piyasa yerine koymalarına imkân sağlayacak düzenekler kuramasınlar. Aman ha!
Bu kafayla, bu zekâyla…
(Bu vesileyle hatırlamışken, Leonard Read’in “Ben, Kurşunkalem” (I, Pencil) adlı makalesi hakkında da yazmayı düşünüyorum. Bilmeyenler, ben yazmadan makaleyi okurlarsa kendilerine büyük bir iyilik yapmış olurlar zannımca.)