Sahtekârlık

Bazen çok akıllıymışım gibi hissediyorum. Bazen dedimse, sık sık…

Mesela Süleyman, Nebati, Fahrettin, Bekir ve saire âlemin aklıyla alay edecek laflar ettiklerinde ve o laflar —ne kadar kaçsam da— bir biçimde bana ulaştığında, “oha, bu akıllarla böyle yerlere gelinebiliyorsa” diye düşüyor aklıma. Sonra pek sevdiğim bir mottoyu hatırlıyorum, “kuşlar kuş beyinlidirler, o yüzden uçabilirler.” Eh, yükseklerdeki kuş beyinlilerden daha akıllı olması, insanın sahiden de pek akıllı olduğu manasına gelmez. Rahatlıyorum.

Ama bu muhalifler bir iş yaptıklarında, “her” iş yaptıklarında da benzer bir duygu vuruyor beni. Malum, Selvi ile Erdoğan bir müsamere sahnelediler, Erdoğan “ama montaj, ama şu, ama bu” filan dedi. Kılıçdaroğlu fırladı sahneye, “sahte video üreten kişiye ne denir, sahtekâr denir, devletin Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan bir kişi nasıl sahtekârlık yapabilir” filan diye feveran etti.

Uzaktan izleyen biri ne görmüş oldu? Kılıçdaroğlu, birisi —rakibi— sahtekârlık yaptığında ona itiraz edip “sahtekâr” diyebiliyormuş. Bugüne kadar böyle bir çıkışını hatırlıyor musunuz? Ben hatırlamıyorum. Öyleyse Erdoğan ilk defa sahtekârlık yapmış veya Kılıçdaroğlu Erdoğan’ın sahtekârlığını ilk defa fark etmiş. Birinci durumda, eh, bu kadar sahtekârlık da… Ne bileyim, olmasa iyiydi ama olmuş işte. Üstelik sarayın omurgasızı sormuş, adam da montaj olduğunu kabul etmiş. İkinci durumda, yıllardır yapılıp edilenleri fark etmemişse, Kılıçdaroğlu’na herhangi bir şeyi teslim etmek pek de emniyetli görünmüyor.

Yahu kardeşim, “yuh yani, şimdiye kadar her türlü sahtekârlığı yaptın, senin adına senin propagandanı yönetenler, devletin kurumları, akla gelmeyecek sahtekârlıklar yaptılar, nasıl bir adamsın ki miting meydanlarında bu rezillikleri göze alacak kadar alçalabiliyorsun, seni önce Allah’a (Kılıçdaroğlu aynı konuşmasında mevzuu Allah’a bağladığı için buraya onu ilave ediyorum, yoksa şart değil yani) sonra da aziz millete havale ediyorum, sahtekâr seni” demek çok mu zor? Araya Cumhurbaşkanlığı makamını sıkıştırmanın, buraya kadar yapılmış olanı görmediğin intibaını bırakmanın manası var mı? Madem Erdoğan’ın yaptığını yapana sahtekâr denir, sen neden demiyorsun?

Bunlar, öyle anlaşılıyor ki, kendilerini pek akıllı zannedenlerden müteşekkil bir heyetin masa başında uzun uzun kafa yorarak tayin ettikleri bir stratejinin parçası. Kırmızı çizgileri var. Erdoğan’a yüklenmeyecekler de mesela, Erdoğan gibi biri Cumhurbaşkanlığı makamında oturduğu için… Bu yüzden yakıştıramıyorlar, ne yapsınlar, mecburen… Erdoğan’a sahtekâr demeyecekler ama siz deyin diye yolu açıyorlar. Anlayın yani…

Ama işte buraya kadar yapılmış olan bütün sahtekârlıklar aklandı. Bana da, bu akıllara bakıp hayıflanmak kalıyor.

Politik•a•politik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et