Adam bir dizi yaptı, herkes üzerine konuşuyor. Gazete Duvar’da Fırat Mollaer de yazmış mesela. Anladığım kadarıyla, kültürelcilikle meselelere yaklaşmanın doğru olmadığını, sınıfsallığı unutmamamız gerektiğini söylemiş. Ve sonra şöyle bitirmiş yazısını: “O zaman bu resim kime hizmet eder? Tekno-muhafazakârlığın kapitalist HES projelerine karşı mekânlarını savunan köylüler bu büyük resimde anlatılan mahallenin neresinde dururlar? En temel insan
Halimize dair enteresan bir yazı var bağlantıda. Bir yandan, “ahlakçı sol” dediği bir öznenin zorbalığı hakkında mesela, vurucu tespitlerde bulunuyor Fisher ve böylelikle bünyenin güncel bir tomografisini çekiyor. Öte yandan, güncel epikrizi bir kenara koyup, antika bir reçete yazıyor. Yazının neredeyse her paragrafı didiklenmeye değer. Ama öyle yapsam iş çok uzayacak, daha kestirmeden gitmeye çalışayım.
İşsizlik çok yükselecekmiş —öyle diyorlar. İşsizlik denen şeyi anlayabilmek için, galiba, iş denen şeyin tarihine bakmak gerekiyor. Endüstri devrimi öncesinde mesela, diyelim Denizli’nin kasabalarında dokumacılıkla geçinenler vardı. Hemen her toplumun her irice kasabasında zaten var olan nalbantlık, bakırcılık, gümüşçülük filan gibi işlerden farklı bir iş olarak zikrediyorum. Çünkü ikinci türden zanaat sahipleri, beceri ve emeklerinin
Tanıl Bora, Birikim dergisinin Ekim sayısında, Kemal Tahir’in Yediçınar Yaylası üçlemesindeki köylü tasvirlerinden yola çıkarak, günümüzün popülizm tartışmalarına katkı yapmaya teşebbüs etmiş. Hoş işler bunlar. Sevdim. Bir derde derman ararken eski sandıklardan güzel şeyleri çıkarmayı severim bir defa. Kemal Tahir’i severim ayrıyeten. De… 20. Yüzyılın başlarında Anadolu’da —güya teknik yardım amacıyla ama muhtemelen Almanya istihbaratı