Etiket: Hiyerarşi

Aristokratlar, Köylüler, Tasmanyalılar

Darwin Avustralya ziyaretinden sonra, “Avrupalıların ayak bastığı her yerde ölüm yerlileri kovalıyor” demişti. Ne kadar soylu bir tespit. Neden öyle oluyordu? Tasmanya misaline bakalım. Uzunca bir süre boyunca Avrupalıların pek ilgisini çekmemiş gibi görünüyor. 1642’de keşfedilmiş olmasına rağmen, ilk beyaz yerleşimleri ancak izleyen yüzyılın sonlarında gerçekleşiyor. Anlaşıldığı kadarıyla o dönemde adada, binlerle ifade edilen yerli

Sosyal Medya Meselesi

Sosyal medya hesabım yok. Yine de sosyal medyadan kaçabiliyor değilim. Muhtelif yerlerden, sosyal medya vasıtasıyla dağıtılan mesajlara maruz kalıyorum. Hepimiz gibi… Kendi şahsi tecrübem olmasaydı da, Mars’tan gelmiş bir antropolog olsaydım ve dünyanın son yirmi yılını inceliyor olsaydım da, sosyal medya denen fenomenin dünyayı geri dönüşsüz bir biçimde değiştirdiğini söyleyebilirdim —sadece teoriye yaslanarak. Bunu yapmam

Dünyanın Çatlağı

Vox’da Sean Illing, The Meritocracy Trap kitabının yazarı Daniel Markovits ile bir söyleşi yapmış. Bence günümüzün bütün sosyolojik ve politik fay hatlarının haritasını, bu söyleşiden yola çıkarak çıkarabiliriz. Anladığımız kadarıyla Yale Hukuk profesörü Markovits kitapta, (a) toplumlarımızın meritokratik olduğu –yani kişilerin toplumsal hiyerarşideki pozisyonunun kendi yetenek ve becerilerine endeksli olduğu– iddiasının çok da geçerli olmadığını

İhtilaf

Evrim teorisini genç yaşlarımda öğrendim. “Öğrendim” dedimse… Yani evrim teorisi başlığı altında öğretilen bir şeyleri bilir hale geldim. Ama aslında teorinin hiç demediği, diyemeyeceği bir yığın çağrışımı da, evrim teorisi başlığı altında edindim. Bir tek misal vereyim. Biyolojik türlerin bir tür hiyerarşisi olduğu, bir piramit şeklinde örgütlendikleri, zaman içinde türlerin –doğal seleksiyon marifetiyle– rafine edildikleri,

Cumhuriyet Hatırası

Sevan Nişanyan bir süredir, Anadolu tarihinin izini, titiz bir çabayla ve toponimi yardımıyla sürüyor. Son yaptığı özet (http://nisanyan1.blogspot.com/2018/10/ckan-dort-bolumun-ozeti.html), benim tamamen dayanaksız bir biçimde, “olsa olsa”larla geliştirdiğim kabullerin önemli bir bölümünü gözden geçirmem gerektiğini gösteriyor. Kendimi suçlamayacağım, dayanaksız kabullerle iş görmek zorunda olmak benim tembelliğimden kaynaklanmıyor. “Resmi tarih”lerin birinden diğerine geçerken, Boğaz Köprüsünden geçerken yaşanan kadar