Eğitim —malumunuz— fiilen çökmüş durumda. “Eğitim” derken, hani şu çocukların sabah gidip öğleden sonra döndükleri okulları ve orada yürütülüyordu olan faaliyetleri kastediyorum. O faaliyetlerin eğitim diye adlandırılması ne kadar doğruydu, bahsi diğer. Daha doğru bir deyişle, demek ki, adına eğitim diye geldiğimiz ve ne üretmesi gerektiği hususunda az çok mutabık kalsak da onu üretmediğini hepimizin
Geçen gün demiş oldum ki başka şeylerin yanı sıra… Termodinamik derslerine girince termodinamik öğrenmezsiniz ama müfredatta olmayan birçok şey öğrenirsiniz. Sizin bilmediğinizi bilenler var. Onlar uzman. Onlara boyun eğmelisiniz. Bilgi dediğiniz şey, işte böyle belirli noktalarda yoğunlaşır ve oralardan yayılır. Dersin müfredatında olmayan bu tür bilgileri, dersin formu vasıtasıyla öğrenirsiniz. Yani? Hani şimdi geniş yığınları
YouTube’da Celal’e birlikte yaptığımız videoların birinin altına, bir izleyici, “okul kadar din de boşa çıkmadı mı” diye yorum yapmış. Bu hususta düşündüklerimi burada paylaşmak daha uygun göründü. Okul, yani bildiğimiz manada okul, son derece yeni bir teknoloji. Çok eskilerde de bugünden bakıp okul dediğimiz kurumlar var ama onlar, önceden ve merkezi bir biçimde belirlenmiş bir
Nicholas Kristof’un dün tercüme etmeye çalıştığım yazısında dedikleri mühim. Ama bence dili daha mühim şeyler söylüyor. Aşikâr bir biçimde görünüyor ki, mahallesinin hıncına maruz kalmaktan, linçe uğramaktan, en azından azarlanmaktan ürküyor, tedbiri elden bırakmamaya olağanüstü ihtimam göstermek zorunda hissediyor kendisini. Paylaştığı verileri paylaştığı için adeta özür dilemesi, yarından itibaren yeniden kendisinden bekleneni yapmaya devam edeceğine