Toplumlarımıza Ne Olacak?

Bir yakınınız yaşlılıktan —veya kan kanserinden— vefat etse, içiniz yanar. Ama mesela sıtmadan vefat ederse?

Burkina Faso’da da insanlar muhtelif sebeplerle ölüyor ve hep ölüyordu. Bu sebeplerden biri de, mesela bundan üç yüzyıl önce de, sıtma idi. Aslında Burkina Faso’ya da, üç yüzyıl önceye de gitmeye lüzum yok, yüz yıl önce de, dünyanın hemen her yerinde, sıtma başlıca ölüm sebepleri arasındaydı. Yakınlarını kaybedenler fena halde acı çekiyorlardı elbette ama kimsenin aklına “biri durdursun bu ölümleri” demek gelmiyordu.

İki ruh hali arasındaki farka işaret etmek istiyorum. Bir yanda “ah, sıtma bir can daha aldı” deyip —bugün mesela çaresiz kanser türlerinden biri karşısındaki tavrı sergileyip— yakınınızı defnetmek, diğer yanda “yuh be, hâlâ çözmedik şu meseleyi” demek. Bir yanda saf bir çaresizlik ve acı, öte yanda bolca öfke sosuna bulanmış bir acı.

Yirminci Yüzyıl çok sebeple müthiş bir yüzyıldı. Ama belki de en çok, bu sebeple… Yani yüzyılın başında çaresizlikle karşılanan ve sıkça karşılaşılan birçok bela, yüzyılın sonunda seyrek rastlanan ve öfkeye yol açan şey halini aldılar. Hastalık önlenebilir, ölüm ertelenebilir bir şey halini aldı.

Hepimiz için.

(Şartlar şöyle değil de böyle seyretseydi sıtmadan ölebilecekti olan, ama şartlar şöyle değiştiği için ölmemiş olan, ilaveten aynı şartların değişmesi sayesinde kuyudan su çekmek için dolap beygiri yerine koşulabilecekken okula gidip diploma alabilen birilerinin, kendilerinden biraz daha mağdur görünen başkalarının hayatlarına bakıp hayata, tarihe, son yüzyıla burun kıvırmaları, dudak bükmeleri, bende hayranlık uyandırıyor. Nasıl bayılıyorum bu müşkülpesentliğe, bu mükemmeliyetçiliğe, anlatamam. Kinaye değil, sahi. Ama aynı müşkülpesentlik, yüz yıl ve/veya daha öncesine dair bir övgü, bir özlem halini aldığında… Sahiden dilim tutuluyor, ne diyeceğimi bilemiyorum.)

Hastalıklar zengini yoksula eşitleyen şeylerdi. Öyle miydiler? Anlaşılan o ki kolera veya veba gibi salgınlar öyleydi herhalde. Ama daha iyi beslenenlerde, daha hijyenik ortamlarda yaşayanlarda daha seyrek görünen hastalıklar, herhalde, saraylarda ve şatolarda daha az can alıyordu. Hastalıkların yenilmesi sürecinde, eşitlik hali de, eşitsizlik hali de pek değişmedi.

“Ah, biz de zengin olsaydık, çocuğumuz yaşayacaktı” gibi haller olmadı yani. “Oldu, oluyor, nasıl böyle dersin” demeden bir düşünün, sözünü ettiğiniz haller ne kadar istisnai. Ne kadar az sayıda hastalık için ve ne kadar bölgesel. Sınıfsal olmadan evvel bölgesel. Hastalıklar birer birer insanlık için önlenemez şeyler olmaktan çıkarken, sınıf ayrımı gözetmeden, hemen herkes için öyle oldu.

Unnatural Selection’da iki vaka var. Biri bir ALS hastası, diğeri seyrek rastlanan bir görme kusuru. İkisinde de hastalık önlenemez bir şey. Öyle görünüyor. Derken sözünü ettiğimiz genetik devrimi vuku buluyor ve her iki hastanın ailesinde de bir ümit beliriyor. Her iki durumda da, anlaşılan o ki, müthiş servetler gerekiyor tedavi için. Filan.

Mesele şu ki, işbu eşitsizlik hali sürmeyecek. Bugün bir by-pass ameliyatı için gerekli kaynağı bulamamak yüzünden ölenler, şüpheniz olmasın ki, by-pass ameliyatı olup hayatta kalanlar ile kıyaslanmayacak kadar seyrek. Muhtemelen bundan yirmi yıl önce by-pass sırasında masada kalan hastalardan bile daha seyrek olabilir.

Yani?

Sizi temin ederim ki, genetik teknolojisinin tedavi amaçlı kullanımı yaygınlaşacak ve bu süreçte eşitsizlik artmayacak. Genetik tedaviye erişimde sınıfsal farklar müessir olmayacak. Ancak tıp kurumunun, sağlık sektörünün geleneksel kusurları muhtemelen genetik tedavi alanında da sürecek. İnsanlara gereksiz ümitler verilecek, uygunsuz tedaviler denenecek, yanlış tedaviler uygulanacak ve saire…

İşin bir yanı bu.

***

İşin başka bir yanı var.

Dizinin bir yerinde, hafıza şampiyonlarından olduğu anlaşılan birinden örnek doku alınıyor. Anlıyoruz ki birileri, istenen belirli vasıflara sahip olan insanların genetik kodundan yola çıkarak insanlara müdahale etmeyi filan hayal ediyor. Belki de mesela ceninken bebeğinize müdahale edilecek ve müthiş bir hafızası olan bir çocuğunuz olacak.

İnsanların bebeklerinin göz rengine ve cinsiyetine zaten müdahale etmekte olduklarını da anlıyoruz. Yarın şöyle şeyler olabilir mi mesela: Filanca klinik, çocuğunuzun filanca hastalıklardan muaf olacağını, şu atletik ve bu bilişsel potansiyele sahip olacağını garanti edecek şekilde ortaya çıkabilir mi? Çıkabilir ve çıkacağına kalıbımı basarım.

Buradan bir eşitsizlik zuhur eder mi?

Türkiye’de kademeler arası geçişte imtihanlar ehemmiyet kazandığı andan itibaren, toplumun bütün kesimleri, imtihan başarısı vaadinin peşinde dershanelere para akıttı. Neticede eğitim sistemindeki eşitsizlikler büyüdü. Ama zannedildiği veya korkulduğu kadar da değil. Kaldı ki eğitim sistemindeki imtihanlar ve dershanelerdeki eğitim, birbirini besledikleri bir döngü içinde şekillendiler. Yani dershaneler imtihanlara göre bir eğitim belirledi. Dolayısıyla da imtihan neticeleri üzerinde bir etkisi oldu. Filan.

Ama atletik ve/veya bilişsel beceriler, en azından kısmen, toplum içinde ve öngörülemez şartlar tarafından sınanacak. Yani sizin geninizle şöyle oynanmışsa, hayat, “bakayım senin genin nasıl, tamam, sen başaracaksın” demeyecek.

(Daha önce demiştim, Fen Lisesinde yurttaki ilk gecemde, pencerenin pervazına bizden öncekilerin yazdığı bir aforizma dikkatimi çekmişti: “İnsan doğuştan ne akıllı ve ne de zekidir. Akıl ve zekâ hayatın içinde meydana gelir. Rüzgâr olmasaydı ağaçların kökleri bu kadar güçlü olmazdı.” Eh bilmiyoruz, zekânın genetik bileşeninin rolü ne? Ama sözünü ettiğim aforizmanın tamamen haksız ve mesnetsiz olmadığını biliyoruz.)

Yine de eşitsizliğin büyüyeceğini bekleyebiliriz. Hangi eşitsizlik nasıl ve ne kadar büyüyebilir? Dünyada ikinci yüzde bir ile altmışıncı yüzde bir arasındaki makas daraldı/daralıyor. İlk yüzde bir ile ikinci yüzde bir arasındaki makas ise açılıyor. Dolayısıyla beslenecek olan eşitsizlik de o. Orada da şöyle bir mesele var: Dünyada o en tepede yer alan yüzde —hatta binde— birin çocukları, pek de matah insanlar olmuyorlar. İngiltere kraliyet ailesinin çocuklarına bir bakın mesela. Daha zeki, daha güzel, daha atletik olsalar şimdikinden daha güçlü olmayacaklar. Daha mutlu da olmayacaklar. Toplumun kalanı, tasarı ürünü çocuk sahibi olmak için bir yığın kaynak ayıracak ve…

Tahminim o ki, toplumun işleyişinde dişe dokunur bir fark doğmayacak. Doğarsa, galip ihtimal, toplumun tamamının lehine bir fark olacak.

Yine de, çılgın yarışın ilk anında ebeveynler tarafından verilen kararlar yüzünden, onlarca yıl sürecek, artçı dalgaları onlarca yıl boyunca müessir olacak dengesizlikler yaşanacaktır. Diziye inanırsak, mavi ve yeşil göz rengi kadar kahverengi göz rengi de talep ediliyor. Ama mesela cinsiyet konusunda zırva tercihler yapılacağını ve toplumun cinsiyet dengesinin bozulacağını öngörebiliriz.

***

Bu hususta başka iki risk var.

Birincisi…

Diyelim güçlü hafıza için uygun gen kombinasyonunun tespit edildiği iddia edildi. Benzer şekilde terörist geninin filan da tespit edildiği iddia edilebilir. Ve devletler —en azından bazıları— ileride terörist olacak çocukların doğumunu önlemeye filan kalkabilirler. Yani böyle bir gerekçeyle, toplumlardaki dezavantajlı kesimlerin sessiz sedasız imhasına varabilir iş.

Açık ki, bu mesele bir gen teknolojisi meselesi değil, siyasi teknoloji meselesi. Eğer devletleri mevcut mevzilerinden geriletemezsek, zaten mevcut teknolojilerle de benzer işleri işliyorlar. Daha da işlerler. Unutmamak gerekiyor ki, dünyada toplumların homojenleşmesi, devletlerin güçleri arttıkça yoğunlaştı, devletler geriletildikçe de seyreldi.

İkincisi…

Yukarıda ima ettim ki, teknoloji, yani know-how, kaçınılmaz olarak yaygınlaşacaktır. Tıpkı dershaneler gibi, hemen her köşe başındaki klinik, mavi gözlü çocuk için garanti verebilir hale gelecektir ve hemen hepsi de yüzde doksandan daha yüksek performans sergileyecektir.

Ancak…

Data da aynı şekilde demokratikleşebilir mi, emin değilim. Yani hangi gen kombinasyonunun mesela lisan öğrenme becerisini yükselteceğini herkes bilebilir mi? Eskiden bu hususun da demokratikleşeceğinden şüphem yoktu. Ancak insanlar hakkındaki verilerin belirli merkezlerde toplanmasından sonra, tereddüde düştüm.

Politik•a•politik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin