Acemoğlu’nun Yapay Zekâyla İmtihanı

ODTÜ Endüstri Mühendisliği mezunlarının platformunda, bir dönem, memlekette/dünyada verimliliğin yeterince önemsenmediği, kolaylıkla şimdiki seviyesinin üzerine çıkarılabileceği gündeme geldi. Hemen herkes hararetle katıldı. Eh, tartışanlar Endüstri Mühendisi olduğuna göre, Endüstri Mühendisliğinin esas mevzuu da verimlilik olduğuna göre, anlaşılmaz bir şey yok.

Sonra, aynı toplulukta bir dönem, memlekette/dünyada üretimin düşük olduğu tespiti yapıldı ve yine hemen herkes bu tespiti destekledi. Topluluktakiler mühendis olduklarına göre, burada da anlaşılmaz bir hal yok.

Sonra, yine aynı toplulukta birileri, tüketimin çığırından çıktığını öne sürdü. Kapitalizm insanları çılgınca, sorumsuzca tüketmeye teşvik ediyordu, insani değerler tahrip olmakla kalmıyor, tabiat da perişan ediliyordu. Yine hemen herkes bu tespite katıldığını beyan ederek katkıda bulundu. Tartışanlar ODTÜ mezunu “aydınlar” olduğuna göre, burada da anlaşılmaz bir şey yok.

Anlaşılmaz olan, bu önermelerin her üçüne de katılan, her birine destek olan, kendi gözlemleriyle katkı yapan pek çok kişinin olmasıydı. Neden anlaşılmaz? Çünkü verim artarsa, daha az kaynakla daha çok üretim gerçekleşir, daha çok üretim gerçekleşiyorsa… Üretilenin tüketilmesi gerekir.

Sözünü ettiğim üç önerme de, yani (a) verimsiziz, (b) az üretiyoruz ve (c) çok tüketiyoruz önermeleri de çok yaygın olarak kabul gören önermeler. Herhangi bir toplumda verimliliği önceleyen birilerinin olmasında tuhaf bir yan yok. Üretimi önceleyen birilerinin olmasında da, tüketimin abartılmış olduğunu düşünen birilerinin olmasında da tuhaflık yok. Tuhaflık, her üç önermeyi aynı anda ve aynı hararetle desteklemekte. ODTÜ Endüstri Mühendisliği mezunları vurgusu yapmam bu yüzden. Aynı anda üçünü de destekleyen özneleri orada gözlemlediğimden. Yoksa, hiç şüphem yok ki, o gruba dâhil olmayan pek çok kişi de onlarla aynı durumda ama o öznelerin tuhaflığını “ispatlayamam”.

Neyse…

Esas derdim Daron Acemoğlu’yla. Son haftalarda gerçekleşen seçim sonuçları hakkında ahkâm keserken, yine verimlilikten söz etmeyi bir biçimde başarmış. Ben Endüstri Mühendisiyim ve mevzulara verimlilik penceresinden bakılmasında bir beis görmüyorum. Aksine, memnun olmam gerekir. Ama yapay zekâ hakkında konuşurken, “yapay zekâyı işgücünün verimliliğini artıracak şekilde kullanmak gerekir” filan gibi laflar edilince, ODTÜ Endüstri Mühendisliği mezunları platformunda düştüğüm duruma düşüyorum.

Anlaşılan o ki Daron Acemoğlu, teknoloji marifetiyle verimlilik artarken, yani aynı üretim çok daha az kaynakla, demek ki çok daha az emekle gerçekleştirilirken, açığa çıkan kaynakların yeni istihdam alanı yaratılmasını sağlayacak şekilde örgütlenebileceği gibi naif bir inanca sahip. 1960larda ve 70lerde yaygın olan bir inanca… O dönemlerde otomasyonun sebep olduğu istihdam kaybının yol açtığı öfkeyi yatıştırmak için, “otomasyon iyidir, şu işler kaybolacak ama daha kaliteli işler yaratılacak, herkes faydalanacak” diye özetlenebilecek bir söylem barikatı kurulmuştu. Verimlilik, Endüstri Mühendisliği okumadan önce de takıntım olduğundan, ben de hararetle bu barikatta savaşmıştım. Ama daha 1980lerde, teknolojinin, olağanüstü bir zenginlik artışı sağlamasına rağmen, vasıflı iş üretmekte aynı derecede mahir olmadığı ortaya çıkmıştı. Veya —teknolojinin böyle bir mesuliyeti olmadığını kabul edersek—mevcut iktisadi sistemin, azalan emek ihtiyacını, yeni ve vasıflı işler üreterek telafi edemeyeceği görülmüştü. Zaten gösterilen reaksiyon da, çalışma süresini kısaltmak olmuştu.

Yani?

Acemoğlu’nun ifadesiyle ”Corbyn’in aşırılıklarından arındırılmış İşçi Partisi”nin Birleşik Krallık ekonomisini daha verimli hale getirmesi —böylelikle Birleşik Krallığın uluslararası rekabet gücünü artırması— durumunda ortaya çıkacak netice, işsizlik artışıdır. Matematiksel olarak gösterilebilir ki, gelir dağılımında ufak bir bozukluk olduğu durumda dahi, artan işsizlik, eşitsizliğin büyümesine yol açar. Bugünkü gibi gelir dağılımın aşırı bozulmuş olduğu durumda ise artan işsizlik, kıyamet manasına gelir.

Demiyorum ki teknolojinin gelişimine set çekelim, yapay zekânın istihdam kaybına yol açmasına mani olacak tedbirler düşünelim… 60ların, 70lerin argümanlarıyla bugünkü teknolojik devrim hakkında ahkâm kesmeyelim, diyorum.

Çok şey mi istiyorum?

Acemoğlu bir söyleşide, dev yapay zekâ şirketlerinin ilk zıpladığı sektörün tıp olmasına işaret etmiş ve bu hali “yapay zekânın kötü kullanımı” olarak işaret etmiş. Zihninde bir tıp kurumu, bir hekimlik müessesi var olduğu hissediliyor ki, kesinlikle gerçek dışı. Yapay zekâ şirketleri kesinlikle haklılar, yapay zekâ hekimlik ihtiyacını dramatik bir biçimde düşürecek ve bu süreçte toplumun sağlık seviyesini olağanüstü yükseltecek bir potansiyel taşıyor. Yapay zekâ tıp sektörüne girecek, mesela kırk yıl sonra kişi başına düşen hekim sayısı şimdikinin yüzde birine düşerken ortalama sağlık seviyesi birkaç katına çıkmış olacak. Eh, bu süreç öyle sancısız gerçekleşmeyecek, muhtelif hatalar olacak, muhtelif zırvalıklar gerçekleşecek… Filan. Avukatlık, programcılık filan gibi “muteber” işler için de benzer şeyler söylenebilir.

Üç hususa işaret etme ihtiyacı duyuyorum.

Birincisi, sistematik bir biçimde mücadele etmeye çalıştığım bir tutumu yapay zekâ ve bağlantılı konularda da görüyoruz. ODTÜ Endüstri Mühendisliği mezunları, Acemoğlu gibi birçok özne, her biri kendi başına iyi ve/veya doğru olarak etiketlenmiş olan her bir şeye aynı anda sahip çıkmak, hepsini mülkiyetlerine geçirmek tasasındalar. Eğer hepsi bir arada olabilseydi, dert değildi. Ama olamıyorlar. Teknolojinin yanındaysanız, istihdamı/emeği müdafaa edemezsiniz. Verimlilik arttıkça, hele yapay zeka gibi teknolojilerle emek verimliliği sonsuz bir çarpanla arttıkça —çünkü verimlilik üretim/kaynak demektir ve kaynak emek alındığında, yapay zeka sıfır emekle üretim yapabilmeyi sağlar ve herhangi bir değeri sıfıra böldüğünüzde sonsuz bulursunuz— emeğe duyulan ihtiyaç ortadan kalkar/kalktı.

Buradan ikinci bahse bağlayabilirim. Emeğe duyulan ihtiyaç ortadan kalkınca, insanı emeğe eşitlemişseniz, insana duyduğunuz ihtiyaç ortadan kalkar. Teknoloji ve emeği aynı anda müdafaa etmeye kalktığınızda, insanı gözden çıkarmanız gerekir. Nitekim yaşadığımız süreç az çok böyle görünüyor —gözden çıkarılan insan olmuş gibi… Gencecik insanlar, yapılmasa kimsenin bir şey kaybetmeyeceği manasız “iş”ler için plazalara tıklıyor, başka gencecik insanlar makinelerin yapabileceği işleri yapsınlar diye fabrikalara tıkılıyor, hepsi her birini insanlıktan çıkaracak bir manasızlığa mahkûm ediliyor.

Üçüncü olarak… Genelde teknoloji, özelde yapay zekâ sayısız risk barındırıyor, hiç itirazım yok.  Otomasyon vasıtasıyla üretilen zenginliği, insanlık tarihinde hayal bile edilmemiş olan zenginliği, insanlık tarihinde benzeri olmayan bir “eşitlikle” paylaştık. Tarihin hiçbir döneminde toplumların bu kadar geniş kesimleri zenginlikten bu kadar büyük hisse almamıştı. Elon Musk ile aranızdaki farka bakıp saçmaladığımı düşünebilirsiniz. Ancak bundan sadece altmış yıl önce dünya nüfusunun ne kadarının temiz içme suyuna, telefona, elektriğe, ilaca, yani bir hayli süredir bilinen ve bir azınlık tarafından erişilmiş olan imkânlara erişebildiğini düşünün. Sonra günümüzde mesela İnternete, mobil telefona ve saireye ulaşabildiği ile kıyaslayın. Bu şartlar, otomasyonun herkes tarafından erişilebilir ve taklit edilebilir olması sayesinde mümkün oldu. Eğer imalat robotları belirli ellerde toplanmış olsaydı, yani tekeller ve/veya merkezi planlama gibi enstrümanlarla piyasa hadım edilmiş olsaydı, hiç şüpheniz olmasın, ne bugünkü zenginlik olurdu ne de zenginlik bugünkü gibi paylaşılabilirdi. Yapay zekâ, tabiatı icabı daha demokratik. Yani kolaylıkla yeniden üretilebilir ve hemen herkes tarafından yeniden üretilebilir. Mesele, “aman yapay zekânın risklerinden korunmak için onu denetlemek gerekir” takıntısı hayat hakkı bulursa ortaya çıkacak. Bu noktada, mevzu ilk iki maddedekine eklemlenebiliyor. Gördüğüm ve anladığım kadarıyla birileri, mevcut büyük şirketleri işaret edip, bizi “devletlerin kontrolüne” alıştırmaya çalışıyor. Aman diyeyim! Mevcut şirketleri dengelemenin yolu daha güçlü bir merkezi iktidar değil, küçük girişimleri desteklemektir.

One Comment

Add a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Politik•a•politik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin