Doğru Çekiç
Berktay ilginç bir şey deniyor.
Doğru anlıyorsam, “düşünürken, konuşurken, yazarken müracaat ettiğimiz kavramlar nötr değil, Batılı” demeye çalışıyor. “Bir kavram haritamız var, bir nevi alet çantası. O alet çantasındaki araç gereç başkalarının kendilerine göre, kendi ölçülerine göre geliştirdikleri şeyler, bizim elimize pek yakışmıyor.” Galiba böyle diyor. Galiba bunu önemsiyor.
Ve galiba…
Bunun böyle olmayabileceğini düşünüyor.
Yukarıda sözünü ettiğim imaların işaretleri yazılarında uzun süredir vardı. Ama galiba ilk defa bu kadar doğrudan meselenin üzerine gidiyor —veya ben ilk defa fark ettim.
***
Leibniz diferansiyel hesabı Newton’dan bağımsız olarak geliştirmişti. Esasen biz, hepimiz, Leibniz’in notasyonunu kullanıyoruz. Ama diferansiyel hesabı geliştiren kişi olarak Newton gösterilir. Çünkü Newton, daha güçlü bir imparatorluğun vatandaşı idi. O imparatorluk da, sömürgeci hâkimiyetinin verdiği özgüvenle her konu kendisinden sorulsun istiyordu.
İleride Fransız ihtilal meclisi her bir şeyi standartlaştıracak, Britanyalılar standartları belirlemenin önemini kavramakta geç kalacak, kavradıktan sonra da, sıfır meridyeni tespit edileceğinde yine masaya yumruklarını vuracaklardı. Biçare Fransızlar da Greenwich’i havaya uçurmak filan gibi projelerle kendilerini telef edeceklerdi.
Altını olan kuralı koyar —veya yeterince barutu olan.
Hoş değil. Berktay öyle hissediyorsa, katılıyorum kendisine.
Hoş değil de… Mühim mi?
Berktay önemsiyor görünüyor. Bence de mühim. Adamın elleri küçük mesela —benimki gibi. Ona göre bir çekiç yapmış. Senin kocaman ellerinle doğru dürüst kavranamıyor bile. Dolayısıyla o dakikada on çivi çakarken sen üç beş tane zor çakıyorsun. Sonra kalabalığa dönüp “görüyorsunuz ben ne becerikliyim” diye hava basıyor. Senin beceriksiz olduğunu iddia ediyor. Marifeti çekicin boyutlarından değil de kendisinden bilin istiyor —siz de öyle yapıp “Ortadoğu bataklığı” filan diye gevelemek zorunda kalıyorsunuz.
Bence —daha önce muhtelif kelimelerle söyledim— modernleştirilmiş toplumların kaderini tayin eden esas husus çekicin boyutları.
Ama…
Berktay’ın yazılarından öyle hissediyorum ki, sanki nötr, yarışmacıların hepsinin ellerine eşit derecede yakışacak, adil bir çekiç tasarımı varmış gibi düşünüyor. İşte buna hiç katılmıyorum.
Daha önce birkaç defa işaret ettim, Platon yattığı yerden kalkıp gelse ve Platon’a atfedilen şeyleri işitse… Şaşkınlıktan dilini yutar. Platon’a atfettiğimiz şeylerin kahir ekseriyetini sonradan ürettik. Benzer şekilde Celaleddin Rumi mezarından kalksa da Mesnevi’sinden ilhamla söylenenleri işitse, benzer şekilde, “vay, ben neler demişim, ne güzel şeyler demişim” diye düşünür.
Platon’dan veya Mesnevi’den bildiklerimiz, onlara atfettiklerimiz, genellikle, onların üzerinde yoğunlaşan emek. Savaş gemilerinizle Newton’u bilimin peygamberi yapabilirsiniz ama o kanaati sürdürebilmek için emek gerekir. Çok emek. Öyle “ama bu yarışma eşit değil” diyerek sızlanmakla olmaz yani. Oturacaksın, çalışacaksın.
Libya açıklarında Fransızlarla, Irak’ta, Suriye’de Kürtlerle itişirsin ve… Bir yerlere bayrak filan dikersin. Ama Osman’a kale fethettirip Kayı bayrağı diktirdiğin, Abdülhamid’e elçi tokatlattığın dizilerle, arkasında zerre kadar zihinsel/duygusal emek olmayan zırvalarla herhangi bir bayrağı gönderinde tutamazsın.
Kendi eline göre çekiç yapacaksın yani. Berktay’ın haklı olarak “bu çekiç başka ellere göre” dediği çekiç, milyonlarca, milyonlarca saatlik samimi emekle imal edildi. Her nesil onu biraz daha rafine etti ve hâlâ da ediyor. Newton’u bilim Kilisesinin başına getiren İngilizler arkasından Maxwelleri, Darwinleri filan çıkarmasaydı, ortada ne Kilise kalırdı ne Newton.
Bir defa daha… Dışarıda bir yerlerde “doğru çekiç ölçüleri” diye bir referans kaynağı yok. Kim yapıyorsa çekici, kim rafine ediyorsa… Onun eline uyuyor.