Mal

Daha önce anlatmış olmalıyım, Gezi’nin hemen ardından, bir vakitler zat-ı şahanelerinin iltifatına mazhar olmuş ama bir zamandır eski parıltılarından uzak olan bir grupla sohbet ediyorduk. “Ah ne vardı Reis, ‘nedir derdiniz çocuklar’ diyeydi” edasında sitemlerinden sıkıldığımda, “siz bu adamın eteğinde onca dolaşmışsınız ama adamı hiç tanımamışsınız” dedim. “Artık o kubbede sesinizin yankılanma şansı yok, gün artık Yiğit Bulutların günüdür.” Adamın ihtiyaç duyduğu formülü Yiğit Bulut bulmuştu.

Azıcık da olsa utanması kalmış, akılları henüz hepten bünyelerini terk etmemiş olan mezkûr zevat, Bulut’un ve bulduğu formülün —Almanya bize telekinezi marifetiyle saldırıyor formülünün— zırvalığından dem vurup itiraz ettiler. “Ama bu doğru değil ki” babından…

Daha önceki hiçbir formül de doğru değildi zaten. Uzun hikâye… Meselem şu ki, o vakit dediğimin arkasındayım, her geçen gün ahaliye daha büyük korku, daha büyük kaygı, daha büyük öfke, daha büyük nefret sevkiyatı yapılması gerekecek. Demek ki daha büyük partiler halinde üretim… Daha korkutucu şeytanlar…

Çünkü korku, kaygı, öfke ve nefret gibi duygular, uyuşturucu gibidir, aynı etkiyi elde edebilmek için mütemadiyen daha yüksek doz gerekir iye düşünüyordum. Öyle oldu. Ahali Erdoğan’ın malıyla artık kafayı bulamaz olduğunda, bir yandan torbacılar değiştirildi, kabahat onların sırtına yüklendi. Öte yandan da yeni torbacılar vasıtasıyla aktif maddesi daha yoğun olan mal tevzi edildi/ediliyor.

Erdoğan’a mal lazım. Kürtleri şeytanlaştırarak kafa yapmak mümkünse, Kürtleri şeytanlaştırır. O ara başkaları yanaşıp mesela milliyetçiliği şeytanlaştırmayı paketleyebilse, onu tevzi ederdi. Mal olsun, kafa yapsın, kâfidir. Aktif maddesinin ne olduğunun ehemmiyeti yok.

***

Siyaset duygular üzerinden yapılır. Akıl dediğiniz şey, yani karar vermekte istihdam edilen meleke, duygulardan bağımsız değil —daha önce defalarca değindim. İnsanın sinir sistemi ve endokrin sistemi birlikte çalışır. Her insanın —yani sizinki de.

Erdoğan ahaliye ümit vererek reylerini aldı. Vadettiği cenneti gerçekleştiremeyince, yarattığı cehennemin yol açtığı tedhiş ve tatmin duygusuyla iktidarını sürdürüyor. Tedhiş, cehenneme atılma korkusundan, tatmin ise başkalarına cehennem tebligatı yapabilme iktidarından kaynaklanıyor. Erdoğan’ın yanında durup düşmanlarını cehenneme gönderme keyfini yaşayan herkes, işlerin hep öyle gideceğini, kendilerinin zebani kadrolarına ömür boyu kaydıyla atanmış olduğunu zannediyor ama öyle olmuyor. Ateş büyüdükçe, daha çok kişinin ateşe atılması gerekiyor ve zebanilerden bazıları da ateşe atılıyor.

Bir vakittir Erdoğan eskisi kadar çok mal süremiyor piyasaya. Toplumdaki korku ve nefret seyrelmiş gibi görünüyor. Ancak piyasadaki az malın aktif maddesi eskisinden çok daha kesif.

Yani?

Türkiye’de hep kendisini toplumdan bir hava yastığı ile soyutlamış bir iktidar odağı mevcut oldu. Ama toplumun kendi piramidinin tabanı, dünyadaki gelişmelere paralel olarak, mütemadiyen genişledi. Şimdi de aynı eğilim sürüyor. Erdoğan’ı ve temsil ettiği kudreti topluma iliştiren bağlar zaten zayıftı, 2013’ten sonra tamamen koptu ve Erdoğan kendisini toplumdan azade iktidar odağına tamamen teslim etti. Şimdi toplumun küçük bir bölümü, o iktidar odağının paramiliter gücü olabilecek biçimde efsunlanıyor.

***

Piyasaya sürülen malın muhtevasına odaklanılmasının yanlış olduğunu, bizi çıkmaz sokağa sürüklediğini düşünüyorum. Meselemiz aktif maddenin ne olduğu, kimin kafa bulmasına nasıl sebep olduğu değil. Meselemiz, ahaliye kafa buldurarak ancak mevcudiyetini sürdürebilen bir iktidarın mevcut olması. Sistemimizin, iktidarını ancak böyle sürdürebilen bir öznenin iktidarını sürdürebilmesine imkân veriyor olması.

Politik•a•politik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin