Etiket: Türkiye

NATO mu Avrasya mı?

Nişanyan’ın seçim sebebiyle Pazartesi gününe ertelediği Pazar sohbetine katılan bir genç, Kılıçdaroğlu’nun kazandığı durumda NATO’nun Türkiye’yi Rusya’ya karşı savaşa sokacağını ciddi ciddi, Pentagon’daki Stratejik Planlama Toplantısından çıkıp da sohbete katılmış gibi anlatmaya başladı. Birkaç dakika sonra devrelerim yandı, videoyu kapattım. Derken, aklına ve namusuna kefil olacağım, benden bir hayli genç bir profesör okuldaşım, Kılıçdaroğlu’nın filanca

Erkekler Yurdu

Geçenlerde dedim ki “İnsanın doğal çevresi —birkaç defa değinmiş olmalıyım— diğer insanlardır. Bir defa insan doğal bir şey. İkincisi, insanın yaşadıklarını, insan-dışı tabiattan çok daha fazla etkiliyor diğer insanlar. Kasabalarda bile öyle, bırakın devasa şehirleri.” Bunu derken tereddütlerim vardı. Özellikle de “kasabalarda bile öyle” derken En azından iki sebeple… Birincisi, bir bakıma kasabalarda insanın insanlardan

Bir Nevi Merkez

Dünyanın merkezi olmadığımı ne zaman idrak ettim, hatırlamıyorum —demek ki en geç 4-5 yaşlarında olmalı. Yine de, dünyanın merkezi olmasa da, insan kendi dünyasının merkezinde. Dünyayı kendimizden doğru görüyoruz, kendimize doğru işitiyoruz. Dünyamızın merkezinde olmanın, kaçınılmaz olarak öyle olmanın yol açtığı bir yanılsama var. O yanılsamayla bilinçli olarak mücadele etmeye başladığımda, herhalde 17-18 yaşlarındaydım. Yirmilerin

Mal

Daha önce anlatmış olmalıyım, Gezi’nin hemen ardından, bir vakitler zat-ı şahanelerinin iltifatına mazhar olmuş ama bir zamandır eski parıltılarından uzak olan bir grupla sohbet ediyorduk. “Ah ne vardı Reis, ‘nedir derdiniz çocuklar’ diyeydi” edasında sitemlerinden sıkıldığımda, “siz bu adamın eteğinde onca dolaşmışsınız ama adamı hiç tanımamışsınız” dedim. “Artık o kubbede sesinizin yankılanma şansı yok, gün

Taşeron

Elimizde n bilinmeyenli n denklem vardı –n, büyük bir sayı olacak şekilde. Denklemin çözümünü bilmiyor olsak da, bir –sadece bir– çözümü olduğunu, onun da önünde sonunda bulunacağını biliyorduk. Öyle düşünüyorduk yani. Yeni bilinmeyenler, yani yeni özneler zuhur etmesin, kâfi. Şimdi hal değişik. Önce Suriye diye bir özne vardı, ülke karıştı ve Suriye ile Esad ayrıştı.

Boş Kostüm

Türkiye’nin Cumhurbaşkanının başkanlığındaki heyet, Ankara’da ABD Başkan Yardımcısının başkanlığındaki heyetle müzakerelerde bulunup bir mutabakata varıyor. Müzakere edilen mevzu Suriye’de geçiyor. Mevzuun tarafları TSK ve onun desteklediği Suriye Milli Ordusu denen tuhaf oluşum ile Suriye Kürtleri. Bütün bu olup biteni normal karşılıyorsanız, “kim kazandı, kim kaybetti” veya “kim daha az kaybetti” diye düşünmeye geçiyorsanız, “bundan sonra

Amerikan İç Savaşı: Trump Müesses ABD’ye Karşı

Büyük resim görücüler demişti, ABD’nin istediği olur. Eh elinde dünyanın dört bir yanında meşum operasyonları müthiş bir performansla planlayıp gerçekleştiren bir CIA varsa, dünyanın her ülkesinin başına istediğini getirip yerleştirebiliyorsan, bugünleri ta kırk yıl önceden planlamışsan, şimdi de yüz yıl sonrasını planlıyorsan… Kim tutar seni, öyle değil mi! Öyle bir ABD, öyle bir CIA yok.

Yeni Nesil Soğuk Savaş

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın demiş ki, “Türkiye kolay gözden çıkarılacak ülke değildir.” Sonra da eklemiş: “Bunu herkesin bilmesi gerekir.” İktisadi ve sosyal olarak en kırılgan ve çaresiz olduğu dönemlerde bile —hiç değilse— seçimi doğru dürüst yapmayı becermiş bir ülkeyi, seçim yapmayı bile beceremez hale getirmiş olan rejimin sözcüsü söylüyor bunları. Ne söylüyor? Neden söylüyor? Türkiye

O Şey

1980’lerin başıydı, “boş televizyon kabini piyasası”ndan haberdar olduğumda… Adam, diyelim Mardin’den İzmir’e gelmiş. Önce kendisinden önce gelmiş olanlara ilişmiş. Biraz palazlanmış, bir gecekondu yapmış veya kiralamış. Evinde televizyon varmış gibi yapmaya ihtiyaç duymuş. Bana anlatan “işin içinde” olan biriydi. İçim acıdı, daha fazla dinleyemedim. Dinleyemedim ama beynim kurgulamaya devam etti. Herhalde çocukları mızmızlanmışlardır. Konu komşu