Bay Erdoğan… Diye başlayacaktım ki… Açıklama ihtiyacı doğdu. Bu kalıbı Erdoğan’dan ilham alıp da kullanıyor değilim, ta 2009’da kullanmıştım, telif borcum yok yani. Esasen şahsına hep böyle hitap etmek derdindeydim, o vakitler kendisine saygı duyduğum biri ifadeyi fazla sarkastik bulmuştu, ben de ne yazık ki kendisine itibar etmiştim. Neyse, bay Erdoğan böyle bir dönemde siyasi
Nedim Çakmak adında bir öğretmen başına gelenleri anlatmış. Hikâye doğrudur, yanlıştır, bilmem. Ama anlatılana göre mesela üç kuruşa radyo filan yapmış, köylü öğretmeni baş tacı etmiş. Devlet gelmiş, anasından emdiği sütü burnundan getirmiş. Yine lütufkâr davranmışlar, hapsetmeyip başka bir yere sürmüşler. Gittiği köyde su değirmeninden elektrik üretip köyü aydınlatmış. Köylü yine bayram etmiş. Birkaç güne
12 Eylül —şu içinde yaşadığımız Türkiye şartlarını bir yana bırakırsak— başıma gelmiş en katlanılmaz şeydi, başlarken tespit edeyim. Bugünkü şartlara kırk yaş genç yakalansaydım nasıl hissederdim, onu da bilemiyorum. Neticede öznel değerlendirmeler yaptığımın, hepimizin öyle yaptığının, nesnellik diye bir şeyin mümkün olmadığının farkındayım. Esasen bugün yaşamakta olduğumuz her şeyin, öyle veya böyle 12 Eylül’ün çocukları,
Geçenlerde bir videonun altına yapılan bir yorumda “Hoca’nın yetmez ama evetçiler dışında duygusal yaklaştığı bir konu daha çıktı” şakasını görünce şaşırmıştım. Yetmez ama evetçilere duygusal yaklaştığımın farkında değildim çünkü. Esasen yetmez ama evetçiler hakkında ekstra bir zihinsel/duygusal mesai harcadığımı düşünmüyordum —hâlâ da düşünmüyorum. Ama yazıp çizdiklerimden böyle bir duygu geçiyorsa… Bir yerlerde bir şeyler var
Bahçeli, “dağdan kestim kereste / kuş besledim kafeste” makamındaki şairaneliği ile yine kükremiş ve nihayet demiş ki: Sarı yelek giyen çıplak yatmayı göze almalı (https://www.gazeteduvar.com.tr/politika/2018/12/12/bahceli-sari-yeleklilere-ozenen-bedelini-agir-oder/). Korktunuz mu? Bence korkmalısınız, korkmalıyız. İlköğretim dördüncü sınıf seviyesindeki Türkçe ve aritmetik bilgisiyle ve o seviye için bile son derece kifayetsiz olan insanlık bilgisiyle… Oturduğu koltuktan kalkmak zorunda kalırsa bir