Etiket: Mustafa Kemal

Devlet ve Tekalifi Milliye

Ümit Kıvanç, Britanya Tıp Birliğinin bir genelgeyle triyaj yetkisini hekimlere devretmesi üzerinden, medeniyetimizin iflasını ilan etmiş. Suçluyu da teşhis etmiş —zaten o suçlu hep elinin altında, araması gerekmiyor. Önce… Solunum cihazı yetersizliği sebebiyle triyaj ihtiyacının hâsıl olması, evet, Kıvanç’ın öfkesini, hatta daha fazlasını haklı çıkaracak kadar büyük bir basiretsizlik. Hele ki benzer bir şeyin Türkiye’de

Uygarlıkların Batışı Üzerine

Amin Maalouf’un Uygarlıkların Batışı üzerine yazılacak çok şey var. Gündemin yoğunluğu yüzünden bir daha dönemeyebilirim, en mühim bulduklarımı— olabildiği kadar özetleyerek— diyeyim. Çok uzun bir yazı olacak, herhalde okumaya katlanamazsınız. Ama ben yazmış olayım —ve bilin ki demek istediklerimin çok azı burada. Her şeyden önce… Bence okunması gereken bir kitap. Lezzetli ve zenginleştirici. *** Kitapta

Çoruhlaşma

Açılın, dünyanın en eski paradokslarından birini çözüme kavuşturmaya geldim. Paradoksumuzun Murat Sevinç tarafından dile getirilmiş hali şöyle : ”Tarihte liderlerin/kişilerin rolü her zaman tartışılır. Bazı tarih okumaları kişilere gereğinden fazla önem verirken, bir diğeri olup biteni tümüyle sosyal-sınıfsal çatışmalarla açıklama eğilimindedir. Herhalde doğru yorum, her iki yaklaşımı birlikte düşünmek olur. ‘Toplumların tarihi, sınıf çatışmalarının tarihidir,’

Yukarıda Hava Değişik

Anlattığı fıkrayı açıklamak zorunda kalan biri gibi görüneceğim ama… Dün dile getirmeye çalıştığım şeyin özü şu: İdeoloji, felsefe, anlayış filan hepsi mühim olabilir ama bir yere kadar. Fenerbahçe’nin —veya başka herhangi bir takımın— performansının, kahvehane köşelerinde ve/veya televizyon ekranları karşısında konuşulup duran sistem, Fenerbahçe kimliği gibi hususlarla münasebeti neredeyse sıfır. Gerçeklik, sırasını beklemeden sağanak halinde

Kemoterapiden Kalan

Önceki gün dedim ki, “Erdoğan’a inanıyorlar, dediklerine değil”. Aynı şey değil mi? Değil. Dediklerine inanıyor olsalar, o aynı lafları başkaları dediğinde de inanmaları lazım gelirdi. Dediklerine inansalar, neredeyse aynı gün içinde yüz seksen derece döndüğünde, Erdoğan’ın peşinden ayrılmış olurlardı. Hepimiz —siz, ben, Erdoğan, Erdoğan’dan nefret edenler, Erdoğan’a bayılanlar— biliyoruz ki, defalarca test ettik ki, hal

Siyasetin İşini Eğitimden Beklemek

Diken’de yazdığı yazı Murat Sevinç’i kesmemiş, mevzua Duvar’da devam etmiş. Bence iyi etmiş. Yazıların ikisini de okumalısınız diye düşünüyorum. Ancak… Sevinç’in —muhtemelen sepetlendiği işine duyduğu saygı yüzünden— eğitime, eğitim gibi eğitime ziyadesiyle mana yüklediği kanaatindeyim. Hak etmediği kadar mana… Mesele eğitimden, eğitimsizlikten, eğitimde kalite düşüklüğünden, eğitimin devletin bir ideolojik aygıtına indirgenmiş olmasından kaynaklanmıyor. “Eğitimi ihmal

Cumhuriyet Hatırası

Sevan Nişanyan bir süredir, Anadolu tarihinin izini, titiz bir çabayla ve toponimi yardımıyla sürüyor. Son yaptığı özet (http://nisanyan1.blogspot.com/2018/10/ckan-dort-bolumun-ozeti.html), benim tamamen dayanaksız bir biçimde, “olsa olsa”larla geliştirdiğim kabullerin önemli bir bölümünü gözden geçirmem gerektiğini gösteriyor. Kendimi suçlamayacağım, dayanaksız kabullerle iş görmek zorunda olmak benim tembelliğimden kaynaklanmıyor. “Resmi tarih”lerin birinden diğerine geçerken, Boğaz Köprüsünden geçerken yaşanan kadar