Trump Kaybetti mi?
1970’lerde bir roman okumuştum. ABD’de Başkan ölüyor, Başkan Yardımcısına —şimdi hatırlamadığım— bir şey oluyor, onun yerine Başkanlığa vekâlet etmesi gereken her kimse bir sebeple devre dışı kalıyor filan… Başkanlık siyahi bir yargıca kalıyordu. Romanın üslubu, pek de saklamaya ihtiyaç duymadan, ABD’de böyle katlanılmaz bir halin de ihtimal dâhilinde olduğunu, kazara işler böyle gelişirse ABD’de ne tür sosyal ve siyasi travmalar gelişebileceğini ima ediyordu.
2000’lerde, yani sadece kırk yıl kadar sonra, Amerikalılar renkli birini, iki defa üst üste Başkan seçti.
Nokta.
***
ABD’de Başkanlık seçimi, CNN’in tabiriyle, tırnak yediren bir süreç halinde gelişiyor. Üzerine de derin tahliller yapılıyor. Sadece sınırlı bir seçki olarak, Alper Görmüş’e ve Mücahit Bilici’ye bakabilirsiniz. Anlaşılan o ki, Trump’ın dört yılda devirdiği çamlardan hareketle, bu seçimde yerle yeksan olacağını ümit etmişler, olmayınca da şaşırmışlar.
Eh, kendi hesabıma, ABD seçimleri hakkında tahmin yapmaktan olabildiğince kaçındım. Beni zorladıklarında da “bana kalırsa karakolda biter” dedim. Dolayısıyla seçim neticelerine bakıp hayal kırıklıklarına gark olacak bir halim yok.
Pardon, seçim neticeleri hakkında bir başka tahminim daha vardı, seçime katılım oranının yükseleceğini tahmin etmiştim. Öyle oldu. Trump, normal şartlarda oy kullanmaya tenezzül etmeyecek pek çok kişiyi ajite etti ve oy kullanmaya sevk etti. Onlar da kendi karşıtlarını ajite ettiler. Neticede Biden, tarihte halktan en çok oy alan Başkan adayı oldu. Trump da, eğer kaybederse, rekor oy almış biri olarak kaybedecek.
Yani?
ABD seçim neticelerini her biçimde okuyabilirsiniz ama Trump’ın ve/veya Biden’ın yapıp ettikleri ile okuyamazsınız. Veya… Okursunuz da işte o kadar olur.
***
ABD ikiye bölünmüş. CNN ikide bir bunu tekrarlayıp duruyor. Hali yorumlaması için ekrana çıkarılan ve Trump’ın kaybetmesini canı gönülden istemiş, Trump’ın kaybedeceğinden —açık ara kaybedeceğinden— de neredeyse şüphe etmemiş görünen analistler, neredeyse sözbirliği etmişçesine, ABD’nin ikiye bölünmüş olduğunu söylüyorlar. Öyle bir edayla söylüyorlar ki, zannedersiniz şimdi —Trump’ın marifetleri vesilesiyle— bölünmüş ABD ikiye ve hanımefendiler, beyefendiler de anında teşhisi koymuşlar. Teşhisi koymuşlar ve fena halde müteessir olmuşlar. Ama olur mu, ABD böyle ikiye bölünür mü, yakışıyor mu yani!
ABD’yi Trump ikiye bölmedi. ABD ikiye bölünmüştü ve Trump o bölünmüşlüğü istismar etmekten imtina etmediği için ABD’nin bir yarısı için sembol halini aldı. Şimdi ekranlara çıkıp “ama ABD’ye böyle ikiye bölünmüşlük hiç yakışmıyor” diye küstahça, edepsizce ahkâm kesenlerin canını yakmaktan, onları çaresiz bırakmaktan imtina etmediği için…
Çünkü Trump’a oy veren on milyonlarca Amerikalı o zibidilerden yaka silkiyor. Kendi menfaatlerine olanı ABD’nin menfaatlerineymiş gibi empoze edip durmalarından, ABD’nin keskin bir biçimde ikiye bölünmüş olduğunu Trump seçilene kadar fark edemeyecek kadar cahil/bilgisiz oldukları halde bilgiççe, üstten, sanki bütün ABD adına konuşuyormuş gibi konuşup durmalarından usandı ABD’nin bir yarısı. Kasabalılar, şehirlilerin yersiz, haksız, mesnetsiz kibirlerinden usandı.
Beni bilen biliyor, Trump’a da, temsil ettiği kasabalılığa da muarızım. Ama dünyayı kasıyor olan kasabalılar ve/veya Trump değil. Dünyayı kasıyor olan, taşrada neler olup bittiğini anlamak için çaba harcamaya tenezzül etmeden, sahip olduğu manasız kavram haritasıyla ABD’yi, Türkiye’yi, dünyayı anlamış olduğunu zanneden, çabasız, zekâsız, ezberci zibidiler. Onlar kendilerine çekidüzen vermeden veya onların yerini çabalı, zeki, yaratıcı olanlar almadan, dünya fokurdamaya devam edecek.
***
Başa döneyim.
Dünyanın sonuna gelmiş değiliz. Kırk yıl sonra da dünyada yaşanıyor olacak. O dünya bambaşka bir dünya olacak.
Nasıl bir yer olacak?
Bilmiyorum.
Önümüzde bir yol veya bir yol ayrımı yok. Önümüzde kadastrosu çıkarılmamış topraklar var. Yol açılması gerekiyor. Kimin nereye ne kadar kararlılıkla, ne kadar isabetle kazma vurduğuna bağlı olarak bir yol alacağız. Mesela şu yaşanan seçimin gerginliği dinince, “ABD’de sosyalizm kazandı” filan diye zafer hikâyeleri yazacak aramızdan birileri. Gerçekliğin içinde eşelenip, kendi kanaatlerini temellendirecek unsurlar da bulacaklar. Aha işte mesela onların kırk yıl sonraki dünyada yerleri yok.