İnsan ve Şiddet
Richard Wrangham —doğru anlıyorsam— diyor ki, insanın planlanmış, projelendirilmiş, proaktif agresyonu, rasgele, duygusal, reaktif agresyonunun evrim sürecinde geriletilmesinin neticesidir. Gündelik terimlerle söyleyecek olursak, herhangi bir güçlü erkeğin gelip eşinize, yiyeceğinize keyfi olarak el koyabilmesini imkânsızlaştırma süreci, Hitlerlerin, Stalinlerin ortaya çıkmasına yol açtı.
“Ne alaka” demeyin. Wrangham’ın gözlemlerine göre, memeliler arasında proaktif agresyon liginde insan açık ara şampiyon —belki son haftalara kadar şempanzeler zorlamış olabilir ama işte o kadar. Reaktif agresyon liginde ise açık ara sonuncu. Yani mesela bonobo sürülerinin erkeklerinin bir araya gelip bir başka bonobo sürüsüne saldırı planlamaları filan akla gelecek şey değil. Ama o barışçıl bonoboların bile alfa erkekleri, keyfine göre, istediğinin her şeyine el koymaya kalkabilir.
Wrangham diyor ki, bundan 300 000 yıl önceki atalarımız da az çok böyleydi. Ama zamanla, nispeten zayıf erkekler, kendilerine zulmeden alfa erkeği ayıplamak, dışlamak, yola gelmiyorsa öldürmek için koalisyon yapmayı becerdi. Dolayısıyla insan topluluklarında güç, herhangi bir ferdin biyolojik özelliklerinin bir türevi olmaktan çıktı, sosyal ilişkilerin bir türevi haline geldi.
Bütün bu süreci “tetikleyen” husus, nihayetinde, “kurallarımıza uymak” etrafında dönüyor. Kurallarımız var. Uyarsan ne âlâ. Uymazsan ayıplarız. Kesmezse dışlarız. Yine kesmezse… “Seni” keseriz. Biliyoruz ki, bir insanı kesmek zorunda kalacaksak, genellikle, onu “insan değilmiş gibi” konumlamayı tercih ederiz. İnsan değilse, öldürmek caizdir. Dolayısıyla da genellikle, öldürülecek olanlar şeytanlaştırılır.
Tam da Erdoğan’ın yaptığı şeylerden söz ediyor gibiyiz, öyle değil mi! Geziciler şeytandı mesela. Camileri bile yaktılar, ya! Bir başörtülü bacımıza neler yapmışlardı. Hain ve Vandallar. Filan. Cemaatçiler? Anlatmaya lüzum yok. Kürtler? Açmayalım mevzuu. Onlara destek verenler bile şeytanlaştırılıp sosyal ölüme maruz bırakıldı.
İmdi…
Erdoğan’ın yaptığı tastamam binlerce yıldır yapılanı andırıyor, tamam. Peki, mesela Yılmaz Özdil’in yaptığı? Özdil okuyarak başı göğe erenler, hep ve hâlâ, mesela AKP’ye oy verenleri şeytanlaştırmıyor mu? Veya mesela Tayfun Atay veya Ümit Kıvanç, çevreye, dezavantajlı kesimlere kendileri kadar hassas olmadıklarını teşhis ettikleri kesimlerden söz ederken insanlık dışı bir varlıktan söz eder gibi söz etmiyorlar mı? Hatta genel olarak insan türünden söz ederken onu şeytanlaştırmıyorlar mı? Sokak köpeklerinin hakları için göğsünü siper eden kahraman sosyal adalet savaşçılarımız, “ama çocuklarımız korkuyor” diyen birini işittiklerinde ona nasıl muamele ediyor?
Yani? Yok aslında birbirimizden farkımız.
Erdoğan’a veya Trump’a oy verenlerin insan olmadığını düşünüp söylerseniz, onlar da sizin itlaf edilmenizin hak olduğunu iddia etmeye başlarlar. İtiraf etmek gerekiyor ki, saldırıyı başlatanlar da, genellikle şimdi mağdur görünenler. Yani Türkiye’nin muhalifleri, ABD’nin demokratları.
Başa döneyim. İnsan türü —yani sadece kendinizce insana saydıklarınız değil, biyolojik olarak insan olan bütün canlılar— proaktif şiddet üretmek konusunda müthiş bir performansa sahipler. Kendi aralarında anlaşıp, planlı, programlı bir kötülük üretmek gerekiyorsa… Herkes en az sizin kadar becerikli. “Ama kuralları koymuştuk, mesele biz değiliz ki, kurallar” filan diye geveleyip durmanın bir manası yok. Başkaları da başka kurallar koyar —koyuyorlar nitekim, “24:00’ten sonra müzik yok” diyorlar mesela ve daha ne kurallar koyarlar— o kurallara uymuyorsunuz diye sizi şeytanlaştırırlar.
Bu arada…
“Alavere dalavere, Kürt Mehmet nöbete” misali, her durumda Kürtler okkanın altına gidiyorsa… Aha onlar da insan türüne mensuplar, kendi kurallarını koyup sizi şeytanlaştırabilirler.
“Biz partilere, liderlerine, üretilen mesajlara, ideolojilere göre pozisyon almıyoruz, birbirimize göre pozisyon alıyoruz” deyip duruyorum ya… İsterseniz o iddiamı bir de bu zeminde değerlendirin.