İşbu virüs tehdidi ortadan kalktığında, Çin kazanmış olacakmış. Doğu Asya’nın otoriter rejimlerinin performansı, dünyada demokrasinin gerilemesine zemin oluşturacak, gözetim toplumlarının önünü açacakmış. Avrupa ve ABD nasıl çuvallamış ama… Filan. İçinde yaşadığımız gerilim Çin-ABD veya Çin-AB meselesi değil. Doğu Asya-Batı Avrupa meselesi de değil. Demokrasi-otoriterlik meselesi hiç değil. Bütün bunlar, bana kalırsa, virüs öncesine dair kavramlaştırmalar.
Virüs dalgasının çarptığı anda pek üzerinde durulmasa da, aradan geçen süre içinde, artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı neredeyse herkes tarafından idrak edildi gibi duruyor. Herkes? Pek sayılmaz. İşkilli Süleyman ve patronu mesela, patronun damadı mesela, kırılan vazonun parçalarını toplayıp restore edebileceklerini düşünüyorlarmış gibi davranıyorlar —düşünmek fiili de kendisini bu cümlede kullandığım için bana hesap
Dennis Carroll’la yapılan bir söyleşiyi Tarkan Tufan Gazete Duvar için tercüme etmiş, sağ olsun. Carroll’ü Netflix’in Pandemic dizisinde görmüştük. Olmayacak yerlerde karşımıza çıkıyor ve haritaya yukarıdan bakan bir bilge insan gibi bize yol gösteriyordu, bir nevi. İşbu söyleşide de akıllıca bir yığın laf etmiş. O da sağ olsun. Carroll’ün ne yapmaya çalıştığını tam olarak anlamış
Tajfel’in 70 ve 80’lerde yaptığı deneylerden benim anladığım kadarıyla şöyle oluyor: Aralarında sizin de olduğunuz, bir araya gelmiş insanlara Hoca Ali Rıza ve Şeker Ahmet Paşa tablolarından örnekler —“şu Ali Rıza’nın, bu Ahmet’in” denerek— gösteriliyor. Slaytları izleyenlerin resim sanatı hakkında bir fikir sahibi olması lazım değil —hatta Hoca Ali Rıza ve Şeker Ahmet Paşa tablolarını
Tarım yapmak için yağmura güvenilemeyecek, sulama kanalları inşa etmeye ihtiyaç duyulan coğrafyalarda kolektivizmin daha köklü olduğu, bireyselleşmenin daha zayıf olduğu teorisi uzun süredir dolaşımda. “E tabii, ortak/toplumsal amaçlarla, dönemin teknolojik imkanlarına göre devasa sayılabilecek projelere katılmak zorunda kalan insanlar için bireysel olmak daha zordur” gibi analitik/spekülatif bir akılla akledilip onaylanan bir teori de değil bu.
Dünyada tuhaf şeyler oluyor. Olup bitene bakıp “hmm, bu hastalığı biliyoruz, adına popülizm deniyor, derhal bürokrasi kürü lazım” diyenler, laboratuvar tahlillerine baktıklarında da hiç sektirmiyorlar: “Hmm, öyle görünüyor ki fena halde kutuplaşma başlamış, behemehâl yatıracak, kutupları alacağız.” Yetersiz beslenmenin, temiz içme suyundan mahrum olmanın, erken yaşta evlenip genç yaşta dört doğum yapmış olmanın norm olduğu