Etiket: Hitler

Compiegne Vagonu ve 24 Şubat

Birinci Dünya Savaşı sonunda Almanya’nın aşağılandığı anlaşma Compiegne ormanında bir vagonda imzalanmış, bahse konu olan vagon daha sonra müzeye kaldırılmıştı. Hitler Fransa’nın sırtını yere getirdiğinde, aynı vagonu müzeden çıkarttırmış, 11 Kasım 1918’te bulunduğu yere taşıtmış, Fransa’nın teslim anlaşmasını o vagonda imzalatmıştı. Sembolizmse sembolizm. Ukrayna’nın Moskova yörüngesinden çıkıp Batı nebulasına karışma iradesi yeni bir şey değil

Benim Aydınlanmam

Gençken, Güzelbahçe’de yaz gecelerinde gözlerimi berrak gökyüzüne dikip düşünürken… Mesela o uzak yıldızların hâlâ mevcut olup olmadıkları sorusu da gelirdi aklıma, eğer yok olmuşlarsa veya olmaktalarsa, o yok oluşun, çevrelerindeki kütlelerin düzenlerini nasıl altüst ettiğini de merak ederdim. Her şey çok sakin ve barışçı görünüyorken esasında nasıl bir kazanın kaynıyor olduğunu düşünmek içimi ürpertirdi. Ama

Başımıza Gelecek Var

İçinden geçeni söyleyiveren, heyheyli, hesapsız, dobra, mahallemizin delikanlısı olarak markalanmasına rağmen Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin görüp gördüğü en ürkek, en korkak, en hesapçı, en tedbirli aktörü belki de. Herhangi bir ciddi iş vuku bulduğunda, derhal sütre gerisine çekiliyor. Muharebe sahası hakkında çok teferruatlı malumat gelmeden, arazinin tamamen dezenfekte edildiğinden emin olmadan da başını asla çıkarmıyor.

Popülizm Üzerine

Murat Belge Türkiye’de ve Hindistan’da devlet kuran partilerin karşısındaki muhalefetin karakterinin popülizm olduğunu yazmış. Kendi hassasiyetimden de kaynaklanıyor olabilir, popülizmi küçümsediği hissine kapıldım. Ama orası dert değil. Esas derdim başka. Şu popülizm lafını —ister küçümseyerek isterse de daha nötr bir edayla— kullananların popülizmden ne anladıklarını anlamıyorum. Sahiden anlamıyorum. Erdoğan mesela, popülizm mi yapıyor? Daha önce

Çoruhlaşma

Açılın, dünyanın en eski paradokslarından birini çözüme kavuşturmaya geldim. Paradoksumuzun Murat Sevinç tarafından dile getirilmiş hali şöyle : ”Tarihte liderlerin/kişilerin rolü her zaman tartışılır. Bazı tarih okumaları kişilere gereğinden fazla önem verirken, bir diğeri olup biteni tümüyle sosyal-sınıfsal çatışmalarla açıklama eğilimindedir. Herhalde doğru yorum, her iki yaklaşımı birlikte düşünmek olur. ‘Toplumların tarihi, sınıf çatışmalarının tarihidir,’

Dünya Nereye Gidiyor?

ABD’de Trump, Britanya’da Johnson. Dünya nereye gidiyor? Hep birlikte nereye gidiyoruz? Yeni bir Hitler-Mussolini dönemi mi? Korkmalı mıyız? Endişelenmeli miyiz? Telaşlanmalı mıyız? Kendi hesabıma Trump’ı değil, Trump’a oy verip Beyaz Saray’a taşıyanları önemsiyor olduğumu biliyorsunuz. Johnson vakasında benzer bir durum da yok —onu Britanyalılar değil, çoğu benden bile yaşlı Muhafazakâr Parti delegeleri seçti, musallat etti

Bence de Yeniden Düşünmeli

Geçen gün dedim ki mealen, “Biz genellikle heuristiclerle karar veririz ama Aydınlanma aklı bize hesap yapmayı emreder. Yaşlanıyorum herhalde. Eski defterleri karıştırmaya başladım. Turing Testinden söz etmemişim burada, heuristiclerden söz etmemişim ve… Meğer bricoleur kavramından da söz etmemişim —hepsi de bir vakitler favori kavramlarımdı. Devam etmeden hatırlatayım, beni ilgilendiren şey kişi veya toplulukların niyetleri değil, metotları