Etiket: Yıldıray Oğur

Elleşmeyin, Dağınık Kalsın

İrfan Özet’in Fatih Başakşehir’inde de görülüyor, Fatih’i Romanlardan arındırmak amacıyla gerçekleştirilen Sulukule’yi nezihleştirme projesi, Romanların kendilerine verilen uzaklardaki evleri satıp Fatih’e dönmeleriyle neticelendi. Ama artık Sulukule yoktu, nerdeyse bütün Fatih’e yayıldılar. Sulukule’de yaratılan rantı yiyenler yedi, Sulukule’nin manzarasından rahatsız olup göz zevki sebebiyle projeyi destekleyen Fatihliler Romanlarla kucak kucağa yaşama durumunda kaldı. Netflix belgeseli The

Yabancı Kim?

Yıldıray Oğur, sarışın İsveçli IŞİD’çilerin hikâyeleriyle süslediği yazısında, doğru anladıysam, dünyanın çok kozmopolitleşmesi, küreselleşmesi sürecinde Türkiye toplumunun direndiğini ima ediyor. Bence yanılıyor. Direnen toplum değil, devlet. Zaten saf (katıksız), monoton, yabancısız bir toplum fikri bir devlet projesi olarak duhul etmişti bu topraklara. 1. Türkiye’de yabancı görünce tüyleri diken diken olanlar yok, demiyorum. Çoklar. Her türlü

Süleyman’ın Halleri

Süleyman “çok açık ve net” konuşmuş. Zaten malumunuz, işbu heyet hep çok açık ve net konuşur —mesele açıklık, netlik eksikliğinden kaynaklanmıyor. Mesele, açık ve net bir biçimde konuşup düşmanlık dışında bir laf edememelerinden ve… Düşmanlarının muğlak olmasından kaynaklanıyor. Yarın siz de düşman olarak ilan edilebilirsiniz mesela. “Siz” derken herhangi birini, mesela “emret Bakanım, öldür de

Hakikate Dair

Başlamadan… Herkese mutlu bayramlar. Ve yine başlamadan… Dün hakikat deyip durdum, bugün de öyle diyeceğim. Ama hakikat (truth) ile gerçeklik (reality) arasında anlamlı bir fark var ve sözünü ediyor olduğumuz şeyin gerçeklik olduğunu düşünüyorum. Nedense hakikat tercih edildi, içime sinmese de ben de uyuyorum. Ben dünkü yazıyı yazıp yolladıktan hemen sonra Karar’da Yıldıray Oğur, Çernobil’den

Nihilizmin Gel-Gitleri

Alper Görmüş Serbestiyet’te laik nihilizm diye adlandırdığı ruh halinin gel-gitlerini özetlemiş. Türkiye’de belirli bir çevrenin temel belirleyeninin laikçilik olduğu tespitine itirazım yok. AKP’ye muhalif olanların altında toplanacakları başka bir bayrak açılmadığı/açılamadığı —açılmasına Baykal tarafından mani olunduğu— için, bütün muhalefetin laikçi hassasiyetlerin şemsiyesi altında tasnif edilmesine ise itirazım var. Türkiye’de laikçi olarak nitelenebilecek sosyoloji, dinci olarak

Kamyoncunun Derdi

Daha önce mutlaka söz etmişimdir ama tekrarda bir mahzur yok. Çünkü neredeyse her gün Spielberg’in The Duel adlı, ilk uzun metraj filmini anıyorum. Bilmeyenler için hatırlatayım. Bir pazarlamacı sabah otomobiliyle çıkar. Yolda bir kamyoncu kendisini taciz eder. Önce bir mana veremez, hızlanarak kaçmaya çalışır, kamyoncu da hızlanır. Yavaşlayıp kamyonun uzaklaşmasını beklemeye yeltenir, kamyoncu az ileride

Keyfilik Bize Dokununca

Alper Görmüş, Yıldıray Oğur ile Ali Bayramoğlu arasındaki bir programdaki diyalogları, aklında kaldığı biçimde aktarmış: “Yıldıray Oğur, o günlerde yazdığı bir yazıdaki bilgileri kullanarak böyle bir ‘fikri katkı’nın [Otpor’un Gezi sürecine katkısı] söz konusu olmadığını, iddianameyi hazırlayan savcının bu sonuca kimi varsayımlarla ulaştığını ve dolayısıyla hukuki bir değerinin olmadığını anlatıyordu ki Bayramoğlu araya girip şöyle

Orban mı, Ardern mi?

Halil Berktay Serbestiyet’te sormuş: “Peki ya bugün? İsrail’in politikalarına karşı olmak ile Yahudi düşmanlığını ayırdedebiliyor mu bu memleket?” Cevabını vereyim, evet, ayırdedebiliyor. Nereden biliyorum? Beş yıl önce İzmir’de, Harvard’ın Implicit Association Test’inden (IAT) ilhamla geliştirdiğim bir testi, rastgele seçilmiş çok sayıda İzmirliye tatbik ettim, oradan biliyorum. Önce IAT nedir, nasıl çalışır hakkında bilgi vermekte fayda

Borç, Güven ve Saire…

Yıldıray Oğur 2004’teki hızlandırılmış tren kazasının soruşturmasının serencamı üzerinden, yerli ve milli iktidarımızın iş yapış tarzını özetlemiş (http://www.karar.com/yazarlar/yildiray-ogur/sorusturmanin-sonucu-tespit-edilememistir-8674). “Bunlar satılmış, gayrımilli, vatandaşın zamanına saygıları yok, biiiz, trenleri hızlandırırız bi güzel” deyip yola çıkarsın, tren raydan çıkınca üç beş garibana faturayı çıkarır… Mevcut iktidarımız, dünyayı Con Ahmet’in devridaim makinesi gibi görüyor. Trenlerin hızlandırılması, petrol bulunması, otomobil

Cumhuriyet Hatırası

Sevan Nişanyan bir süredir, Anadolu tarihinin izini, titiz bir çabayla ve toponimi yardımıyla sürüyor. Son yaptığı özet (http://nisanyan1.blogspot.com/2018/10/ckan-dort-bolumun-ozeti.html), benim tamamen dayanaksız bir biçimde, “olsa olsa”larla geliştirdiğim kabullerin önemli bir bölümünü gözden geçirmem gerektiğini gösteriyor. Kendimi suçlamayacağım, dayanaksız kabullerle iş görmek zorunda olmak benim tembelliğimden kaynaklanmıyor. “Resmi tarih”lerin birinden diğerine geçerken, Boğaz Köprüsünden geçerken yaşanan kadar