Muhakkak biliyorsunuz Friends diye bir dizi var. İzlemedim. Netflix yeniden dolaşıma soktuğunda da izlemedim. 14 yıl aradan sonra geçtiğimiz yıl Netflix’te yeniden gösterime girdiğinde, dizi, yoğun tartışmalara sebep olmuş. Diziyle yeni tanışan nesil, diziyi fena halde biçimsiz bulmuş. Cinsiyetçi, insanların kilolarıyla alay eden esprilerden rahatsız olmuşlar. İnsanoğlunun hangi istikamette değişiyor olduğuna dair bir yığın ipucu
Science’da geçenlerde yayınlanan bir makale, Katolikliğin Avrupa’da yayılması ile toplumların bugünkü gelişmişlik seviyeleri arasında bir ilişki kurmuş. Yok, öyle bir yanda Katolikliğin haritası, yanında gelişmişlik haritası ve… Korelasyondan nedensellik çıkarmak gibi bir şey değil. Özetleyecek olursak, 500 yılı civarında Katolik kilisesi aile içi evlenmeyi ve çok eşliliği yasaklamış. Bu da, erkekleri daha uzaklarda, tanıdık olmayan
Netflix‘te dört bölümlük bir belgesel var: Unnatural Selection (yani doğal olmayan seleksiyon). Neden doğal değil, ona sonra gelelim. Önce belgeselin muhtevasının dışında kalan üslubu ve yaklaşımı gibi mevzuları eşeleyeyim. Bir vakittir belgeseller böyle, bilgi veriyorlar ama ders vermiyorlar. Hayatında izlediği ilk belgesel BBC’nin yaptığı Televizyon olan benim gibiler için arada kat edilen mesafe manidar. Düşünün
Uzun süredir, içimin kaldırmayacağı şeylere gözlerimi kapatıyorum. Bu hafta mesela, Fatih’te dört kardeşin intihar ettiği hadise hakkındaki haber başlıklarının altını hiç okumadım. Benzer şekilde Aksaray’da otistik çocuklarla ilgili haber başlıklarının altını da… Sırrı ilki hakkında değil ama ikincisi hakkında okumamı telkin etti. Bu sabah da, mide bulantımı bastırıp mesele hakkında malumat sahibi olma niyetiyle kaktım.
Azı iş gören şeyin çoğuna ihtiyaç duyulmaz. Eğer kullandığınız deterjanın azı çamaşırlarınızı temizliyorsa, daha çoğunu kullanmaya kalkmazsınız. Bazı çamaşırlar için daha çoğu gerekebilir. Sonra daha çoğu… Bazı lekeler deterjan miktarını artırmakla çıkmaz —gereken temizlik sağlanmaz. Ya başka bir kimyasal formülü olan bir leke çıkarıcı bulmanız gerekir veya lekeli olanı atıp, yerine yenisini almanız. Türkiye’de siyaset
Soli Özel T24’te kentli başkaldırının geri döndüğüne işaret etmiş. “Evet, berbat bir dünyada, berbat bir dünyanın berbat bir döneminde yaşıyoruz ama yine de ümitsiz olmayalım” havasındaki yazıdan şu tespitleri alıntılayalım: “Bugün Şili’den Cezayir’e, Hong Kong’tan Lübnan’a, Sudan’dan Katalonya’ya bir isyan dalgası ortalığı kasıp kavuruyor. 2006-2014 arasında yaşadığımız, dünya ekonomik krizinden sonra yoğunlaşan ve aralarında Gezi’yi
Fırat’ın doğusunda bir süredir cari olan statüko ortadan kalktı. Tabii olarak hepimiz yeni şartların ne manaya geldiğini merak ediyoruz. Lakin bu hususta hükme varmak için erken olduğunu düşünüyorum. Aslında iki gündür yazdığım mevzuları sürdürecektim ama Murat Sevinç mani oldu. Sevinç’in yazısı Kürt sorununa dair daha önceki bir yazının devamı niteliğinde kaleme alınmış olduğu halde, neredeyse,
Kaftancıoğlu İstanbul İl Başkanı seçildiğinde, bu işi “CHP’ye karşı bir komplo” olarak gören CHP’liler vardı. Öyle birkaç kişiden değil, partinin ta tepesinde yer alanlar da dâhil çok sayıda partiliden söz ediyorum. 31 Mart öncesinde, Mart-Haziran arasında ve 23 Haziran sonrasında Kaftancıoğlu’nun –parlamasını değil– parlatılmasını “CHP’ye karşı bir komplo” olarak gören CHP’liler vardı. Sorabilseniz, pekâlâ, “aslında
ABD’de Trump, Britanya’da Johnson. Dünya nereye gidiyor? Hep birlikte nereye gidiyoruz? Yeni bir Hitler-Mussolini dönemi mi? Korkmalı mıyız? Endişelenmeli miyiz? Telaşlanmalı mıyız? Kendi hesabıma Trump’ı değil, Trump’a oy verip Beyaz Saray’a taşıyanları önemsiyor olduğumu biliyorsunuz. Johnson vakasında benzer bir durum da yok —onu Britanyalılar değil, çoğu benden bile yaşlı Muhafazakâr Parti delegeleri seçti, musallat etti
Tanıl Bora, Birikim dergisinin Ekim sayısında, Kemal Tahir’in Yediçınar Yaylası üçlemesindeki köylü tasvirlerinden yola çıkarak, günümüzün popülizm tartışmalarına katkı yapmaya teşebbüs etmiş. Hoş işler bunlar. Sevdim. Bir derde derman ararken eski sandıklardan güzel şeyleri çıkarmayı severim bir defa. Kemal Tahir’i severim ayrıyeten. De… 20. Yüzyılın başlarında Anadolu’da —güya teknik yardım amacıyla ama muhtemelen Almanya istihbaratı