Demiştim ki “Kitap üzerine yazmak istediğim her şeyi yazabilsem, herhalde Graeber’inki kadar hacimli bir kitap olur. Muhtemelen sonuna gelmeden hevesim kaçar, yarıda kalır. Burada hiç değilse birkaç yazı yazana kadar hevesimin kaçmayacağını ümit ediyorum.” Aynı yazıda demiştim ki “Graeber’in muhtelif biçimlerde, muhtelif açılardan analiz ettiği, analizleri için feodaliteden işin geçmişte toplumlar için ne mana taşıdığına
ABD’de Trump diye bir adam seçiliyor, kıyamet tellalları başlıyor, “biz diyorduk ‘insan kötü’ diye, inanmıyordunuz, demokratik değerler ancak bizim mensup olduğumuz küçük bir azınlığın geliştirdiği, sahip çıktığı, kırılgan değerler, yığınlar berbat, dünya da medeniyet de onlara bırakılamaz” filan diye. Fotoğrafa bakıyorlar, aynı ABD’de daha önce Obama’nın iki defa üst üste seçilmiş olmasını filan umursamıyorlar, ellerindeki
Dennis Carroll’la yapılan bir söyleşiyi Tarkan Tufan Gazete Duvar için tercüme etmiş, sağ olsun. Carroll’ü Netflix’in Pandemic dizisinde görmüştük. Olmayacak yerlerde karşımıza çıkıyor ve haritaya yukarıdan bakan bir bilge insan gibi bize yol gösteriyordu, bir nevi. İşbu söyleşide de akıllıca bir yığın laf etmiş. O da sağ olsun. Carroll’ün ne yapmaya çalıştığını tam olarak anlamış
Dünyaya bakarken istihdam ettiğim ve burada sergilemeye çalıştığım kavrayışın bir özelliği/orijinalliği varsa, o da, “tarihi, Erdoğanlar, Trumplar yazmıyor, oksitosin konsantrasyonu ve dağılımı gibi şeyler yazıyor” diye özetlenebilir —daha önce başka kelimelerle söyledim, şimdi de bu kelimelerle sembolize etmeye çalışıyorum, vurgulamak gerekiyor mu, bilemedim. “Belirleyici olan maddi şartlardır” ifadesinden benim anladığım budur, böyle şeylerdir. “Erdoğan hepten
Geçende Halil Berktay yaşananlara söyleyecek söz bulamamış, Orhan Veli’yi imdada çağırmıştı. Ben de öyle yapayım. Neler yapmadık şu vatan için!Kimimiz öldük;Kimimiz nutuk söyledik. *** Ota boka konuşan şahsı, onlarca çocuğumuzu kaybettiğimiz saatlerde sükût içindeydi. Şeyinin kılı olmaya hevesli olanlar ise, “şu kadar unsuru etkisiz hale getirdik” gibilerden caka satıyorlardı. Onlarca çocuğumuzun öldüğünü bildikleri saatlerde, işi
Yıllar önce demiştim, Erdoğan kullanışlı biri. Putin için kullanışlı, Obama için öyleydi, Trump için daha da öyle. Merkel için kullanışlıydı. Gülen için öyleydi —belki de hâlâ öyledir. Bahçeli için, Perinçek için, eteğine yapışıp ikbale ulaşanlar için… İçinde kul hakkı yeme, yalan söyleme yasağı filan olmayan ama kendilerine bol miktarda maddi ve/veya manevi menfaat sağlayan İslamlarının
Dün bıraktığım yere geleceğim. Ama biraz dolambaçlı bir yoldan… Süleyman döneminde Osmanlı, dünyanın belli başlı güçlerinden birincisi değilse, biriydi. Şüphesiz ki güçlü bir ordusu, demek ki o orduyu besleyebilecek serveti, demek ki o serveti sağlayacak geliri, demek ki verimli bir ekonomisi vardı. Şüphesiz ki bir önceki cümledeki her şey, Süleyman’ın çağdaşı olanlara kıyasla idi, yoksa
Sayın ki şöyle oldu. Türkiye’nin köklü kulüplerinden biri, Katar sermayesiyle Neymar’ı, Mbappe’yi filan transfer edip, müthiş bir kadro kurdu. Başına da birini getirdi. Lig başladı. Bitti. Mezkûr kulüp ligi iki puan farkla şampiyon bitirdi. Bütün rakipleri borç batağında debelenen kulüp, izleyen sezona da iyi başladı. Ama bu arada Avrupa’da ilk turda elendi. Hafta içlerini Arap