Kürt Anasını Görecek

Bildik hikâyedir, Kürt ile Laz idama mahkûm olmuş. Son arzularını sormuşlar. Kürt “anamı görmek isterim” demiş. Laz’a sormuşlar, “Kürt anasını görmesin” diye cevaplamış. Türkiye’nin muhtelif sosyal kesimleri, muhtelif mahalleleri var. Çoğu, Laz gibi, kendileri için bir şey istemiyorlar. AKP’ye oy verenlerin çoğu için mesela, CHP’li olarak gördükleri kesimler analarını görmesinler, kâfi. CHP’ye oy verenlerin çoğu

Beşiktaş, Fenerbahçe, Gül ve Erdoğan

3 Mayıs 2009’da İnönü Stadında Beşiktaş Fenerbahçe’yi misafir edecekti. Ligin 30. Hafta maçıydı ve maçtan önceki puan sıralaması şöyleydi: Sivasspor 60, Beşiktaş 59, Trabzonspor 53, Galatasaray 52, Fenerbahçe ve Bursaspor 48. Lig maçından tam on gün sonra, iki takım İzmir’de Kupa finalinde karşılaşacaklardı. Beşiktaş beş sezonu şampiyonluk göremeden, Fenerbahçe ise tam yirmi beş sezonu Kupa

Siyasete Girdim

Bir barkod üreticisinin, “bagajı olmayan yolcular check-in kuyruğunda beklemeseler, mobil cihazlarına barkod yollasak” dediğinde, pilotun birinin çıkıp “havayolu taşımacığıyla ilgileniyorsan pilot ol” demesi ne kadar akla uygunsa, Erdoğan’ın herkese durmadan “siyasete girin” diye meydan okuması da o kadar akla uygun. Besbelli Erdoğan’ın aklına, ona akıl verip duranların akıllarına çok uygun ama o akıllarla dünyada herhangi

İstanbul’dan Bildiriyorum

Sabah Esenboğa’dan uçağa bindim. Birkaç gün önce İnternet’ten kredi kartıyla biletimi almıştım. Esenboğa’da her şey yolunda gitti. Beni yönlendirdikleri kapıyı kolayca buldum. Uçağa sahiden de o kapıdan bindim. Bindiğim uçak sahiden de Sabiha Gökçen uçağıydı. Sahiden de belirtilen saatte kalktı. Sahiden de uçuyordu. Sahiden de Sabiha Gökçen’e indi. Ve saire… Bütün bu olup bitenlerde bir

Duygulu Cihazlar

Ben gençken sibernetik heyecan verici bir alandı. Breitenberg de sibernetik dünyasının haşarı elemanlarından biriydi. Breitenberg tuhaf cihazlar tasavvur ediyordu. Mesela basit bir ısı sensörüne bağlı bir motor vasıtasıyla hareket eden basit bir model otomobil gibi. Çevredeki ısı yüksekse hızlanan, düşükse yavaşlayan bir cihaz düşünün. Cihazın sadece davranışına bakarsanız, onun sıcaktan korktuğuna veya nefret ettiğine, soğuğu sevdiğine

Yumruk

Seçim öncesi tahminim oydu ki, önce Kılıçdaroğlu gidecek. Kılıçdaroğlu’nun arkasından avuçlarını ovuşturanlar, sırayla, domino taşı gibi, birbirlerinin üzerine devrilecekler. Yumruk, Kılıçdaroğlu’nun vadesini uzattı. Ama sadece o kadar değil gibi görünüyor. Öyle bir yerde atıldı ki yumruk, mesela Erdoğan’a da atılabilirdi. Erdoğan yumruğu yiyen olsaydı mı daha mutlu olurdu, yemediği için mi daha mutludur bilemem. Alması beklenen

Cesur ve Onurlu Diyecekler

Herhangi bir aile fotoğrafını önünüze alın ve fotoğrafta gördüğünüz renkleri listeleyin. Listeyi tamamladığınızda, büyük ihtimalle, ten rengini listeye eklememiş olacaksınız. Yalnız değilsiniz. Benzer bir görev verildiğinde pek az kişi ten rengini ayrı bir renk olarak listeye yazıyor. Zaten dünya dillerinin hemen hiçbirinde ten renginin bir ismi de yok. Neden? Mark Changizi’ye sorarsanız, biyolojimiz ten rengini bir renk

Niçinselciliğin Sefaleti

Eğer Cihan Harbi çıkmasaydı, babamın büyükleri Erzurum’un kuzeyinden batıya doğru hareketlenmeyeceklerdi. Babamın babası babamın annesini bulamayacaktı. Babam dünyaya gelmeyecekti. Eğer Cihan Harbi çıkmasaydı, annemin babası ve annesi, ayrı ayrı Rumeli’den Anadolu’ya göçmeyecekler, birbirlerini bulamayacaklardı. Annem dünyaya gelmeyecekti. E, haliyle, ben de dünyaya gelemeyecektim. Bu hesapça diyebilirim ki, Cihan Harbi, ben dünyaya geleyim diye çıktı. Cihan

Gülen, Erdoğan ve Bizim Çocuklar

Fethullah Gülen, öyle görünüyor ki, benim büyüdüğüm evlere benzer bir evde büyümüş. Biz çocukken, soba başında büyüklerimiz bize, memleketin başına gelen her türlü musibetin Masonlar yüzünden geldiğini söylerlerdi. Liyakat filan mühim değildi Masonlar için. Her bir işin başına kendi adamlarını getirir, birbirlerini kayırarak memleketin, hatta dünyanın kanını emerlerdi. Ben bu hikâyelerden, benzer işler işlemememiz gerektiği

Derbi Bitti

Derbi bitti. Oynanan şeyin futbolu andırmadığının herkes farkında. Galatasaraylılar maçı kazanmanın tatminiyle, futbol diye bir şeyin yokluğuna aldırmayabilirler. Ama kalan herkes futbol niyetine bir arbedeye şahit kılınmanın yol açtığı ruh halindedir herhalde. Ne olsaydı futbol vardı diyecektik? Ne olsaydı futboldan tatmin olacaktık? Mesela doğru dürüst paslar, rakip defansı açmaya yönelik zekice teşebbüsler, defans oyuncularının akıllıca