Etiket: Pandemi

Olağan Şüpheli Olarak Millet

Virüs, gördüğünüz gibi, herkese eşit davranmıyor. Bazılarına fevkalade cömert davrandı, derin fikirlerini üzerimize boca etme fırsatı sağladı onlara. Niye herkes sosyal mesafe tedbirini uygulamıyormuş? Ne aptalmış şu millet. Ve saire… İnsanları eve kapatmanın sebebini biliyorsunuz, virüsün yayılmasını yavaşlatmak. Eninde sonunda hemen herkes virüse maruz kalacak da, eğer yayılma hızını düşürebilirsek, sağlık sisteminin üzerindeki stres ertelenmiş

Uf Olmuş

Geçen gün dediğimi bir de başka türlü söyleyeyim. Başımıza kötü bir şey geldiğinde, onun kötücül bir öznenin marifeti olması gerekmez. Yani kötülüğün varlığı, kötü bir öznenin varlığını gerektirmez. Başımız dertte, eyvallah. Ama orada bir yerlerde, kapitalizm, küreselleşme, üst akıl ve sair bir veya birkaç özne “ulan şunların başını bir derde sokayım” demiş de başımıza gelenler

Ellerimizi Yıkadık, Sonra?

On yıl kadar önce bir roman yazmaya teşebbüs ettiydim. Fonda Maya takviminin sonu safsatası, onun önünde bir virüs salgını… Salgının üzerine, virüsün bir biyolojik silah olduğuna dair bol miktarda komplo teorisi sosu… Esas derdim, gerçeklik hakkındaki bilgimizin gerçekliği nasıl inşa ettiği ve… Daha mühimi, o bilgi en yalın gerçekliğe, yani doğrudan kendi hayatlarımıza çarptığında, mevcut

Virüsten Sonra

Derya Bengi, 50’lerin, 60’ların, 70’lerin ve 80’lerin gündemini, ayrı ciltler halinde, sözlüğe benzer bir formatta, popüler kültür, özellikle de müzik üzerinden hatırlatmış. 60’lara ayrılmış olan Dünya Durmadan Dönüyor adlı cildin bir yerini rastgele açıyorum ve Transistor başlığı geliyor önümüze. Uzunca bir alıntı yapmam gerekecek. “Evin baş köşesinde, salonun merkezinde, ailenin meclisinin en saygıdeğer üyesiymişçesine kurulmuş

Doğmasak Hastalanmayacaktık

Çağımızda âlem hakkındaki yaygın kanaati özetlemeye çalışayım. Dünya, uçsuz bucaksız bir kâinatın ücra bir köşesinde mavi bir cennet. Cömert, müşfik, misafirperver, ahenkli bir yuva. Ve o cömert dünyanın bahşettiklerini adil bir biçimde üleşmeyi bir türlü beceremeyen, o ahenkli yuvanın ahengini bozan insanlar… Özetlediğim bu kanaat iki devasa yanlışı ihtiva ediyor içinde. Dünya öyle herkese istediğini

Küresel ve Yerel

Dennis Carroll’la yapılan bir söyleşiyi Tarkan Tufan Gazete Duvar için tercüme etmiş, sağ olsun. Carroll’ü Netflix’in Pandemic dizisinde görmüştük. Olmayacak yerlerde karşımıza çıkıyor ve haritaya yukarıdan bakan bir bilge insan gibi bize yol gösteriyordu, bir nevi. İşbu söyleşide de akıllıca bir yığın laf etmiş. O da sağ olsun. Carroll’ün ne yapmaya çalıştığını tam olarak anlamış

Çok İşimiz Var

Almanlar ve İngilizler, yanlış anlamadıysam, virüsün nüfusun yüzde 60-70’ine bulaşacağını tahmin ediyorlar. Kendi hesabıma —dünyanın mevcut irtibatlılık seviyesini de hesaba katarsak— nüfusun yüzde 20 kadarının zaten enfekte olduğunu, her halükarda en az yüzde 40’ına er veya geç bulaşacağını tahmin ediyorum. Eğer enfekte olan her yüz kişiden biri ölürse, kabaca 30 milyondan fazla ölüm manasına geliyor

On Yıl Sonra

Virüs nereden çıktı? Virüs aynasında kendisine baktığında insanlık nasıl görünüyor? Kabiliyetimiz ne kadar görünüyor, imkânlarımız ne kadar? Sınırlarımız nerede? Şu önümüzdeki birkaç ay içinde neler olur? Üzerinde konuşulacak çok mevzu var. Bugünlük hepsini atlayıp, en sonda söyleyeceğimi en baştan söyleyeyim. 2008 krizinin yapısal değişimler gerçekleştirilmeden aşılamayacağını düşünüyordum. Krizin bir fevkaladeliği olduğundan değil, 2008’e geldiğimizde artık

Salgın

Malum salgın hakkında çok şey yazıldı, söylendi. Herhalde benim diyeceğim de bir yerlerde söylenmiştir. Yine de, ben de vurgulayayım. Salgının tetiklediği güvensizliğin, güvensizlik yüzünden insani temaslarda gerçekleşen marjinal bir seyrelmenin sebep olduğu iktisadi maliyetin farkındasınızdır herhalde. Yani? Sizin son derece kaliteli ürünler tasarlayıp üretebiliyor, son derece klas hizmetler üretebiliyor ve pazarlayabiliyor olmanız, iktisadi olarak kıymetli

Biyolojik Savaş

Thatcher, uyguladığı vahşi politikaların yol açtığı işsizliğin tetiklediği infiale karşılık, “siz de başkalarının talep edeceği bir şeyler üretmeyi öğrenmelisiniz” mealinde çıkışmıştı. Thatcher’dan ilhamla… Küreselleşme denen olgunun Çin’e ulaşmasıyla gerçekleşen şey, ta derinde, Çinlilerin başkaları tarafından talep edilen bir şeyler üretmekte rol almaya başlamasından ibaret. Çinliler eskiden de üretim yapıyorlardı herhalde ama sizin benim talep edeceğimiz