ABD kötüdür. Nokta. Yeni keşfetmediniz ABD’nin kötü olduğunu. Yeni fark etmedik. ABD kötüdür, evet. Ama İran rejimi de kötü. Boyuna posuna, kapasitesine bakmadan, bölgenin ABD’si olmaya heveslenen, Suriye’de Esad’a payanda olan İran da kötüdür. İran’ın kötülüğünün mezhebiyle filan bir alakası yok, mezhepçilik yapıyor değilim yani. İran’ın kötülüğü özüyle, fıtratıyla alakalı bir şey değil, metoduyla alakalı.
İşitmişsinizdir, dün gece Kadıköy’de Fenerbahçe taraftarı tribünlerden koro halinde “Vladimir Putin” diye tezahürat yaptı. Beklenebileceği gibi kıyamet koptu. Sosyal medyada Fenerbahçeliliğinden utandığını açıklayanlar gördük. Rakip takımların taraftarları Fenerbahçe’nin bugüne kadar sergilediği rezillikleri sıralayıp dün gece yaşananları “hepsinden daha rezil bir hadise” olarak niteledi. Nihayet bugün Fenerbahçe kulübü resmi bir açıklamayla “ama kulübümüzü bağlamaz” dedi. Ve
YouTube önüme bir İlber Ortaylı videosu getirdi. Murat Bardakçı ile yaptıkları zevzek muhabbetlerden bir kesit. Baktım, süresi iki dakika kadar. Celal Şengör de olsaydı, tahammül kapasitem iki dakikaya elvermezdi ama bu şartlarda… Hmm, katlanılabilir. Plajda İstanbul hanımefendilerinden biri bir diğerinin sandığını karıştırmış galiba. Öteki de “kerimesi olduğunuz hanımefendi görse dilhun olurdu” filan diyerek… Ah nereye
NYT’de Ezra Klein, Timothy Snyder ‘la bir söyleşi yapmış. Üzerine konuşulacak çok malzeme var da, şimdilik Snyder’in “geçerken” sorduğu bir sorunun kışkırttığı şeyler üzerine konuşalım. Sormuş, “günümüzü 1970’ten veya 1950’den veya 1890’dan farklı kılan ne” diye. Kendi cevabına göre, insanlar artık bugünkünden farklı gelecekler hayal etme kabiliyetine sahip görünmüyorlarmış. Enteresan bir tespit. Doğru bir tespit
Aracınızla rampayı çıkarken durmanız gerekti. İndiniz, tekerleklerin önüne ve arkasına takozlar yerleştirdiniz. Birisi geldi ve arkadaki takozları (çizimdeki B takozunu) çekti, araç geriye doğru kaymaya başladı. Soru şu: Araç neden kayıyor? Rampanın eğimi yüzünden mi, yoksa takoz çekildiğinden mi? Eğer takoz çekildiğinden kayıyorsa, öndeki takoz (şekildeki A takozu) çekilse öne doğru kayması gerekirdi. Ama öyle
Nişanyan yazdıkları ve söyledikleriyle, beni ürkütüyor. (Beni ürkütmenin onun umurunda olduğunu zannetmiyorum, hatta öğrenirse, beni ürkütmüş olmaktan mutlu da olabilir, bilemem.) Almanya’nın Lidl ve Rusya’nın Mere süpermarketlerinin Avrupa perakende pazarındaki maceralarından yola çıkıp “Ukrayna savaşı hakkında bilmeniz gereken her şey bundan ibarettir” diye bitirirken ne kastettiğini anladığımı zannediyorum. Lakin bir mesele var: Kendisinin anlattığı hikâyede
Ukrayna ve Ukraynalılar için üzülüyorum. Bir adım daha atarak diyebilirim ki, Ukrayna’nın emperyalizmin kurbanı olduğunu düşünüyorum. Bir antiemperyalist olarak, Ukrayna’nın düşürüldüğü hale öfkeleniyorum. Dün videoda dedim ki, “bu vatanseverliktir” demekle “vatanseverlik budur” demek aynı şey değil. Benzer şekilde “bu antiemperyalizmdir” ifadesi “antiemperyalizm budur” ifadesinden çok farklı. “Antiemperyalizm budur” der duruma düşmekten ürküyorum ama çiğ bir
Farkındasınız değil mi, kimse Rusya’nın haklılığından söz edemiyor, özelde NATO’nun, genelde Batı’nın haksızlığını gözümüze sokmaya çalışıyor bazıları. Diğerleri de Batı’nın haklılığından değil, Rusya’nın, Putin’in haksızlığından şikâyetçi. Ukrayna haksız, Türkiye haksız. Güneyde Esad haksız, Rusya haksız, Türkiye haksız, bölgeyi yangın yerine çeviren ABD ve müttefikleri zaten topyekûn haksız, İsrail keza, İran’ı neresinden tutacaksınız! Haklılık/haksızlık tartışmayı beyhude
Emekli Amirallerin yaptığı iş, üzerine konuşuldukça dallanıp budaklanıyor. İşi yapan özneye—yani emekli Amirallere— bakıyorsunuz, ciddiye alınacak bir özne sayılmazlar. Mevcut iktidar daha önce çoğuna sille tokat dalmış, bir kum tanesi kadar kütleleri olmadığını görmüşüz. Yapılan işe bakıyorsunuz, neresinden baksanız manasız. Ve fakat… Dallanıp budaklanıyor işte ve dalları, budakları, işin kendisinden daha sahici, daha müessir. Bildiğim
Memlekette herkes mi kafayı sıyırır ya! Memleketin aklı başında adamlarından… Üstelik de yurt dışında —yani içerdeki hengâmeye dışarıdan bakabilecek bir mesafesi var. Yazdığı yazıya bak. Nişanyan ne demeye getirmiş, anladığım kadarıyla özetleyeyim. Mahalle huzur içinde. Kimse kimsenin malına, ırzına göz dikmiyor. Ama mahallede bir Türkler var, tecavüzcü. Mahallenin büyük abileri de buna mani olmak için